Fosilleşmiş düşünce kıskacındaki Türkiye!..
Yemin ederim, gelecek kuşaklar 21.yüzyıl Türk demokrasi tarihini okurken, bugünlerde yaşananlara inanamayacaklar. Tıpkı günümüz insanının Dinazorlar çağında yaşananlara inanmakta zorlandıkları gibi. Bilim adamlarının Dinazorlar çağına ait fosiller üzerindeki araştırmalardan edindikleri bulguların birçok insan tarafından tebessümle karşılanışında tanık olduğumuz olgu, gelecek kuşakların Türk demokrasi tarihinin bugünlerini içeren metinlerini inceleyecek bilim adamlarının bulguları karşısındaki algısı birebir bir izdüşümü tablosu gösterecektir.
Örneklerine bakalım; YARSAV’ın eski başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Attila İlhan Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‘Anayasa değişikliği ve yargı bağımsızlığı’ konulu söyleşiye katılyor ve yeni anayasa değişikliğini eleştirirken, ‘Demokrasi açılımının gerçek anlamda yaşama geçirildiği bir anayasa’ söylemiyle bu çalışmaların başladığını ifade edip, anayasaların hükümetler tarafından yapılamayacağını savunuyor. Eminağaoğlu, “Bu çalışmalarda bunların yaşama geçirilmesi için bir şeyin yapılması gerekiyordu. Anayasalar hiçbir zaman hükümetler tarafından yapılan metinler değildir. Anayasalar belli siyasi partiler tarafından hazırlanan metinler de değildir. Anayasalar halkın anayasalarıdır. Devletin anayasalarıdır. Dolayısıyla tüm halkı kucaklayabilmesi için uzlaşma ile hazırlanması gereken metinlerdir. Bunun hiçbir şekilde tartışması yoktur. Anayasaların hazırlanma süreci tüm partilere, sivil toplum kuruluşlarına açık olması gerekir. TBMM’ye sunulan teklife baktığımız zaman bunun bir siyasi partiye ait olmasından ziyade mevcut hükümetin düşüncesini yansıtan bir metin olduğunu görüyoruz” diyor ve ekliyor; “Anayasa değişiklik metni herhangi bir askerin elinde yakalanmış olsaydı bazı basın kuruluşlarında darbe eylem planı olarak başlık atılabilirdi. Metnin içeriği bu şekildedir.” Konuşmasının ardından da söyleşiye katılan yaklaşık 30 kişilik dinleyicilerinden gelen bir soruya verdiği cevapta da, Anayasa Mahkemesi’nin kararından önce referandumdan ‘evet’ çıkması durumunda AYM’nin ‘ret’ kararı veremeyeceği yönündeki tartışmaya, “Konunun bir halk yönü bir de Anayasa Mahkemesi yönü var. Halkoyunda farklı bir şey çıksa da Anayasa Mahkemesi karar merciidir. Belirleyici karardır” hükmünü veriyor.
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı münasebetiyle verdiği resepsiyona katılan, HSYK üyesi olmasına rağmen Ergenekon sanıkları ile telefon kayıtları ve fotoğrafları gazetelerde yansıyan Ali Suat Ertosun, Danıştay saldırısı sırasında kameraların çalıştığını, harddiske kayıt yaptığını ve ardından da uzmanlar tarafından silindiğini ortaya koyan TÜBİTAK raporu için “önemli değil” ifadesini kullanıyor, “Başka bilirkişi başka bir şey söyleyebilir. TÜBİTAK’ın bilirkişi raporu üzerinde yorum yapmayın, acele etmeyin” dedikten sonra, bugüne kadar çözülemeyen harddisklerin nasıl çözüldüğünü de bilmediğini ifade ederek, TÜBİTAK’a göndermede bulunuyor; “Demek ki TÜBİTAK’ın elinde çok ileri teknoloji var” ifadesiyle kurumu alaya alıyor.
Yazımın başında neden yemin ettiğimi yeterince açamadıysam, yarın bu sütunlarda yer alacak olan “Fazilet mücadelesindeki Türkiye!..”başlıklı değerlendirmemle umarım konuyu biraz daha açmış olacağım.
Yorumlar kapalı.