Mümin hikmeti felsefede de bulabilir. Ama hikmetin bulunabileceği tek yer felsefe değildir. Mümin hikmeti mühendislikte, müzikte, mimaride, kunduracılıkta da bulabilir. Hatta hikmeti okumuşta-okumamışta, evde-sokakta, yerde-gökte, çarşıda-pazarda, ağaçta-yaprakta da bulur. Ama bir parça ışık gördüğü yerleri ve şeyleri de güneş ilan etmez.
Son zamanlarda felsefeye karşı ilgi çoğaldı. Kitaplar yayımlanıyor, videolar yapılıyor, televizyonlarda programlar düzenleniyor. Çocuklara yönelik felsefe dersleri bile var. Sanırsınız ki toplum olarak bilmeye, düşünmeye, eylemeye müthiş bir ilgimiz var. Hâlbuki özgün düşünceyi bırakın, düz düşünce anlamında bile pek bir yol kat etmiş olmadığımızı hepimiz biliyoruz.
Bu büyüyen ilgi daha çok bir felsefe modası. Memlekette kimi ateizmine veya deizmine mesned yapmak için, kimi ise “ben bildiğin dindarlardan değilim, entelektüelim” pozuyla bu modaya kapılıyor. Başka işlerde olduğu gibi işin esastan çok pazarlaması önde… Özden ziyade söz geçerli.
Felsefe modasını kutlayan iki güruh var. Siyasetlerini, ticaretlerini, sanatlarını ve kafalarını Batı’ya bağlayanlar “Bilim, teknoloji ve insanlık ancak felsefe ile olur” diye alkışlıyorlar. “Nihayet aydınlanma yoluna girdik” diye seviniyorlar. Muhafazakârlar ise başka bir sebeple bu modaya kendilerini kaptırmış durumda… Onlar da Allah’ın “akletmez misiniz?” sorusuna cevap aradıklarını söyleyerek felsefe modasını meşrulaştırıyorlar. Hâlbuki hepimiz biliyoruz ki onlar da Batıcılar gibi bir kompleksle felsefeye abanıyorlar.
İki grup da her cümlesine bir Batılı filozof ismi sıkıştırmayı bir marifet addediyor. İki grup da felsefe kitapları okumayanı adamdan saymıyor. İki grup da siyasetin bozukluğundan şehirlerin yıkımına, karanlık güçlerden sanata kadar her meselenin arkasında bir felsefe geleneğimiz olmamasını görüyor. Batıcılar felsefe bilgisiyle daha bir aydınlandıklarını, dindarlar ise felsefe sayesinde Kur’ân’ı daha iyi anlayıp, hurafelerden arındıklarını zannediyorlar. Batıcılar felsefeyi evrimcilik, ilerlemecilik, modernlik gibi her mevzuya bulaştırırken, dindarlar da imanlarını bir-iki filozofun sözüyle “sorgulama” derekesine düşmüş durumdalar. Her iki grup da felsefenin olsa olsa gerçeğe dair bir meşguliyet olduğunu unutuyor, felsefeyi ve filozofu gerçeğin ta kendisi sayıyorlar. O zaman felsefe dinin üstünde bir din gibi algılanmaya başlıyor… (devam edecek)
Yorumlar kapalı.