Fâsık, Kimdir? Fasığın haberinden kasıt nedir? Rabbimiz neden fasığın haberine vurgu yapmaktadır? Fasığın haberi ile müminlerin ne gibi ilişkisi olabilir ki Rabbimiz fasık hakkında bize tembihatta bulunmuş olsun?İşte bu sorulara ya da sorunlara cevap aramak için çıktığımız yolculukta bulabildiklerimizi sizinle paylaşmaya çalışacağım. İsterseniz birlikte kafa yoralım. Birlikte düşünelim. Düşüncemiz kitabi olsun. Hak söz olsun. Herkes için şifa olsun. İndilikten( Şahsi yorum), nefsîlikten(Bencillik), bana göre, sana görelikten uzak olsun. Önce fasık kavramını tanıyalım ki kimdir fasık o belli olsun. Sonra ise fasığın haberi denen haber nasıl olmalıdır ki ona haber diyelim ve bizim sakınmamız mümkün olsun.Size,“fasık kişi bir manada mümindir” desek hayrete düşer misiniz bilmem. Allah-ü Teâlâ’nın emirlerini tutar amanehiylerinden de sakınmaz desem yine tam anlatmış olamam. Fasık, iyi amelle kötü ameli birbirine karıştırır desem bir nebze anlaşılmış olur. O fasık ki Allah’u Teâlâ’nın Kitabını okur, ibadetini yapar.Din de fıkıh üzere olduğunu söyler… ” ve “Münafık müzebzeb (İkirciklidir).” Ameli tamam, inancı, itikadı inanma ile inanmamanın arasında gidip gelen adam desem bu seferde münafık akla gelir. Ona da münafığın işini işleyen kişi demek suretiyle biraz daha anlaşılmış olur. Fâsık; ondan sonra fâcir, ondan sonra münafık ve ondan sonra da en kötüleri olanzındık gelmektedir.Şimdi Hucurat Süresi 6. ve 7. Ayetlere bakalım: “Ey iman edenler, eğer bir fâsık size bir haber getirirse onu tahkik edin, (yoksa) bilmeyerek bir kavme sataşırsınız da yaptığınıza pişman kimselerden olursunuz.”Müfessirler bu ayetin sebebi nüzulü sadedinde şu Asr-ı Saadet olayını zikrederler. Velîd b. Ukbe b.EbiMuayt hakkında nazil olmuştur. . Bu rivayete göre, Ben-î Mustalık gazvesinden sonra el-Haris, Peygamberimizin yanına gitmiş ve müslüman olmuştur. Bunun üzerine Peygamberimiz ona zekât vermesini söylemiştir. El-Haris de “Ey Allah’ın Rasûlü, kabileme döneyim, onları İslâm’a ve zekât vermeye çağırayım. Bana kim uyarsa zekâtını toplayayım, sen de şu zamanda birini gönder. Ben topladıklarımı ona vereyim. O da sana getirsin” diyerek izin istemiştir. Peygamberimiz de uygun görmüş ve el-Haris kabilesine dönmüştür. Zekâtları toplamış ve kararlaştırılan vakit gelince, görevliyi beklemeye başlamıştır. Ancak kararlaştırılan vakitte hiç bir görevli gelmeyince “Allah’ın Rasûlü verdiği sözden dönmez, sakın hoş olmayan bir şey olmasın” diyerek kaygılanmaya başlamıştır. Bu arada Ben-î Mustalik’tenzekâtı almak üzere görevlendirilen el-Velid b. Ukbe korkusundan dolayı yolun yarısından dönmüş ve Peygamberimize “Ey Allah’ın Rasûlü, Haris zekâtı vermedi ve beni de öldürmek istedi” demiştir.Velid’in haberi üzerine Peygamberimiz, Halid b. Velid başkanlığında bir grup müslümanı araştırma için göndermiştir. Ve onlara şu tembihatı da yapmadan geri durmamıştır. “Eğer onlardan Müslümanlık işareti görürsen zekâtlarını al getir, yok görmezsen (îrtidat ettikleri kesinse) kâfirlere ne yapılırsa onu yap” emrini vermiştir. Müslümanlar, Ben-î Mustalik kabilesine akşam vakti varmışlar, akşam ve yatsı ezanlarını işitmişlerdir. Böylelikle Ben-î Mustalik kabilesinin dinden dönmediği anlaşılmıştır. Bunun üzerine durum peygamberimize arz edilmiştir. Ayetin nazil olması ile müslümanlar gerçeği anlamışlar ve fitnenin ortaya çıkması da önlenmiştir. Bunun ardından şu ayet gelmesi ise olayın vahametini bir o kadar daha ortaya koymaktadır. “Hem bilin ki içinizde Allah’ın peygamberi vardır. Eğer o, birçok işlerde size uysaydı muhakkak ki sıkıntıya uğrardınız. Fakat Allah size imanı sevdirdi. Onu kalbinizde süsledi, küfrü, fasıklığı, isyanı size çirkin gösterdi. İşte rüştünü bulanlar (imanında sabit olanlar) da onların ta kendileridir”buyurulmuştur.Şimdi Hucurat 6. Ayetteki kelimelere biraz daha derinden bakalım ve hastalığı daha iyi teşhis etmiş olalım. Ayette “fâsık” kelimesi denebe (haber) kelimeleri tekil olarak ve nekra dediğimiz umum ifade eden bir kelime kalıbında gelmiştir. Bu Arapça dilbilgisi kuralına göre umumilik (ta’mim) ifade eder. Yani “herhangi bir fasık herhangi bir haber getirirse onu tahkik edin, araştırmadan fasık kimsenin sözüyle hareket etmeyin” anlamına gelmektedir. Yani fasığın getireceği her bir haber tetkik edilmeye muhtaçtır. Fasığın kendisi de dinli olabileceği gibi dinsiz de olabilir demektir. Fasık kimsenin haberinde tedbirli olmak gerektiğine göre, kâfirlerin haberlerinde ne yapmamız gerekir acaba? Bunu da okuyucu düşünsün. Bu gün müslüman âlemde, Müslümanların arasına sızmış Şeytanın askerleri müslümanları birbirlerine düşürmek için dakikada kaç yalan haber uyduruyorlar dersiniz? Bu ayetten islam hukukuna göre bir takım sonuçlar çıkmaktadır:1- Adalet sahibi bir kimsenin haberinin (haber-i vahid) makbul olduğunu geçerli bir delil olarak addedildiğini de göstermektedir.2- Bunun mefhum-u muhalifinden, fasığın haberinin ve şehadetinin hakikat ortaya çıkıncaya kadar kabul olunmayacağı anlamına da gelmektedir.3- Fasığın şahitliğinde “ret” değil “teenni” emredilmektedir. Peygamberimiz, “Teenni (ihtiyatlı hareket etmek) Allah’tandır, acelecilik ise şeytandandır” buyurmuştur. 4- Durumları belirsiz olan kimselerin haberlerine ve şahitliklerine itibar olunmaması emrolunmaktadır. Müslüman toplumunu ilgilendiren düstur ise, sağlam haber kaynaklarınızı sağlayın, islam binasının temellerini sadık istihbarata dayandırın. İslam kardeşliğinin tesisi için kavli sadık ile hareket edin. Ey Allah’ın kulları kardeş olun ve kardeşlik hukukunuzu muhafaza edin.Gerek ferdi hayatınızı gerek aile hayatınızı ve gerekse toplumsal hayatınızı ve dahi müslümanların devlet hayatını zayıf ve yalan sözlerle darmadağın etmeyin. Eğer fasığın haberine kanarsanız sonunda “nadimîn” pişman olanlar sizler olacaksınız. Velev ki içinizde bir peygamber dahi olsa, o bile dara düşecek ve sıkıntı çekecektir. Çünkü haber, emanettir. Emanete hıyanetlik ise kalleşliktir. Bu da kâfirlerin, fasıkların, zalimlerin ve münafıkların özelliklerindendir.Ayeti kerimenin işaret ettiği hususlar her gün özellikle islam coğrafyasında ortaya çıkmaktadır. Teknolojinin her türlü imkânlarını kullanan yabancı kitle iletişim araçları müslümanlara ait bilgi ve haberlerin pek çoğunu ya saptırmakta veya gizlemektedir. Enformasyon hareketleri düzenlenmekte müslümanları kötü ve çirkin göstermek için manipülasyonlar yapılmakta, oryantalistler ve onların yerel uzantıları daima yeni projeler üretmektedirler. Müslümanlar da ne hazindir ki birinci dünya harbini, kurtuluş savaşını, Kıbrıs vs. unutmuşçasına oyuncuların oyununa takılıp kalmaktadır.Kendi haber kaynaklarını oluşturmayan İslam âlemi birbirinden habersiz olmaları veya yanlış bilgilendirilmeleri sebebiyle düşman olabiliyorlar ve birbirlerini katledebiliyorlar. Bunun sonucu da devamlı pişmanlık, hezimet, kan, gözyaşı ve yetim yetema, fakir fukara…Yüzünü Kuran’a dön ey Müslüman!
Yorumlar kapalı.