Siz hiç öcü gördünüz mü bilmem ama yarım asrı aşkın ömrümde ben hiç öcü görmedim. Olmayanı görecek bir paranoya da yaşamadım. Böyle bir ruh hastalığından koruduğu için de Rabbime şükrediyorum.
Şimdi son zamanların en revaçta hezeyanı mı dersiniz paranoyası mı dersiniz, adını ne koyarsanız koyun, politik ve siyasi kısırlıklarını farkedemeyen, kendi yetersizliklerini, beceriksizliklerini, deve kuşu misali gerçeği görmeme adına başını kuma sokmayı çıkar yol zanneden siyasi körlüklerini, toplumsal taleplerin sıkışmışlığını, giderek sosyal patlamalara gebe taleplerin getirdiği gerilimi görmezden yana gelip tüm bu olumsuzluklardan beslenen siyaset esnafı/tüccarı yeni bir mal buldu; “Evet” öcüsü. Sabahtan akşama, akşamdan sabaha, gözü kapalı, iradelerini liderlerine ipoteklemiş beyinlere bu öcüyü pazarlıyorlar.
“Evet” talebinde olanlar, neyi niçin talep ettiklerini madde madde lafzıyla, çarşaf çarşaf arka plan açıklamasıyla meydanlarda, gazete sayfalarında, tv ekranlarında, internetin dijital ağlarında olması belki de olması gerekenden çok çok fazla anlatıyor, meselenin önünü arkasını, üstünü altını, sağını solunu açık seçik ortaya koyuyorlar. Falanca maddenin lafzı ile öngörülen değişim neyi öngörüyor? Bu değişime niçin ihtiyaç duyuluyor? Bu değişimle açılacak olan yollar ya da çözülecek düğümler nelerdir? Bu soruların verilmedik cevabı kalmadı.
Kendini devletin sahibi zanneden statüko bekçileri, tüm siyasi partilerin 21. yüzyılın gereklerine uygun şekilde 1982 anayasasının değiştirilmesini istediğini ancak, AK Parti tarafından hazırlanan Anayasa değişiklik paketinin, Meclisteki siyasi partilerin görüşü alınmadan TBMM’ye getirildiğini, bu gördükleri paketin içini incelemeden, getirenleri dinlemeden “öcü” diye damgaladılar, şimdi kendi yandaşlarını bu “öcü masalı” ile korkutarak “hayır” görmenin çamur deryasına dönüşmüş koalisyonundan kendi paylarına “hayır” devşirmek için yırtınıyorlar.
Okuduğum ibretlik bir haber, bu “hayır” öcü masalına sığınan liderlerin hastalıklı ruh halini göstermesi açısından kayda değer. Hürriyet gazetesinde 20 yıl statükonun kör jandarmalığını üstlenip “minik kuş”unun haberleri ile tetikçilik yaptıktan sonra kovulan Emin Çölaşan’ın yaşadığı ruh haline bir bakar mısınız. Ferhat Esnek’in 28 Ağustos 2010 tarihli Haber7.com’daki “EVET ÇÖLAŞAN’I NASIL PARANOYAK YAPTI?” başlıklı haberi aynen şöyle; “Sözcü gazetesinde yazan Emin Çölaşan, 2 gün önceki yazısında Türk Telekom’un TTNET için referandumun adı bile geçmezken başlattığı ‘EVET’ kampanyasını köşesine taşımış ve ‘Türk Telekom ev ve işyerlerine gönderdiği broşürlerde ‘EVET’ propagandası yapıyor’ diye yazmıştı…
Çölaşan, TTNET’in 5. yıl kutlamaları broşürlerinde açık açık referanduma ‘EVET’ desteği verdiğini iddia ederek Yüksek Seçim Kurulu’nu göreve çağırmıştı…
Bugünkü köşesinde de Ziraat Bankası’nın Western Union hizmetinde kullandığı ‘Ziraat Bankası’ndan tüm dünyaya para gönderebilir miyim? ‘evet’ yazılı reklamını eleştiren Çölaşan, banka yönetiminin görevi kötüye kullandığını ve bunun hesabının sorulması gerektiğini yazdı..”
Şimdi, bu paranoya ile değişiklik paketini yemek kitabı gibi okuyan siyaset erbabı yada “değişiklik, gizli niyetlerin çarşafla örtülmüş hali” saplantısında debelendikçe, Anayasa değişikliği paketinde ”karanlık lekeler, gizli gündemler ve gizli niyetler bulunduğunu” savunan niyet okuyucu falcılık/müneccimlik arasında ne fark var?. Ben bir fark göremiyorum. Görebilenlere de “hayır”larının “hayır” getirmeyeceği kanaatindeyim.
Yorumlar kapalı.