Bu
konuya ilişkin yazdığım ilk yazı olan “Yargı koridorunda sek sek!..”(25
Nisan)’in yayınlandığı gün, yazılarını büyük bir ciddiyetle takip ettiğim, hele
arşiv taramasına dayalı –kelimenin tam anlamıyla- tarihe not düştüğü arşiv
tespitlerinden sonuncusu olan “Börteçine bizi Ergenekon’dan nasıl
çıkarmıştı?” başlıklı yazısı ile hafızalarımızı yeniden canlandıran
gazeteci-yazar Yıldıray Oğur’un bu konuya ilgi duyan herkes için geniş açılı
bir yol haritası niteliğinde olduğunu okurlarımla paylaşmak isterim.
Geriye
dönüp baktığımızda, Türkiye’nin rasyonel olmayan meselelerine kafa yoran her
aktivistin omzundaki sırt çantasının dolu, her aydının önünde oldukça kalın
ciltlere gömülmüş bir derin devlet külliyatından söz etmek mümkün. Ergenekon
davasını, olması gereken eksenden saptırıp gizli ajandalarına/elemanlarına alan
açmak için kullanan illegal yapılanma, siyasi aktivizmin birikimi ile aydının
külliyata boğulmuş analizlerini birleştirerek elde ettiği –geçici- ahlaki üstünlükle
yola koyulduğunda, geniş bir taraftar yığınını hazır buldu ve bunu dünyanın en
olmadık biçimi ile insanların şeref ve haysiyetlerini önemsemeden ahlaksızca/saldırganca
kullandı.
Gelinen
noktada belki Yargıtay kararı sonrası, Yerel mahkeme Ergenekon gerçeğini,
mazlum ve mağdurları ayıkladıktan sonra ortaya koyabilecektir. O zaman belki de
2000’lerden çok önce Ergenekon hakkında konuşmuş olanlardan dün adlarını
andığım emekli Tümgeneral Memduh Ünlütürk ile eski Deniz Kuvvetleri Komutanı
Oramiral Kemal Kayacan’ın suikasta kurban gitmelerinin de sır perdesi aralanır
umudunu taşıyorum. İllegal yapıların tasallutundan kurtulmuş, siyasi ve
ideolojik aidiyetleri olmayan, sırtını hak ve hakikate dayamış Yargıçların, hem
kanayan yaraları tedavi etmek, hem de aşınmış “adalete güven”
duygusunu yeniden tesis etmek gibi iki büyük sorumlulukla karşı karşıya
olduklarının altını çizmek gerekiyor.
Sıradan
bir vatandaş olarak söylemek istediğim şu; Ergenekon davasını tümden ortadan
kaldırmak bir cinayet olur.. ancak, milletin gördüğü Ergenekon
aktörlerinin yaptıkları ile Paralel Devlet Yapılanması/FETÖ kumpasçılarının “Ergenekoncu”
olarak yargının önüne attıkları aktörlerin varoluşsal farklılıkları birbirinden
ayrıştırılmalıdır. Adı geçen PDY/FETÖ’nün insan kaynakları stratejisini
önceleyen planları Yargıtay’ca bozulmuşken, asıl gerçeği tespit etmek bundan
sonraki yargı sürecinin önündeki en çetrefil test olacaktır.
Burada
önemsediğim; ilk taşı atan’nın “günahsız” olması.. davanın tüm
seyrinin de sonucunun da belirleyicisi olacağına inancımdır.
Hani
Kutsal Kitap İncil’in günümüze intikal eden nüshalarında “Zinada
yakalanan kadın” hikayesinde Hz. İsa (a.s)’a atfen “Aranızda
günahsız olan ona ilk taşı atsın” önermesi vardır.. ki, tam bir ibret
hazinesidir; Yuhanna ve Barnaba incilindeki ana temadan ayrılmayan birkaç
kelime farklılığını bir tarafa bırakırsanız, olayın yaşanmışlığı şöyle
seyreder: “İsa mabede girince, kendisine zina suçu işlemiş bir kadın
getirdiler. (Fitneciler) Aralarında dediler, ‘Eğer onu kurtarırsa, bu Musa’nın
kanununa aykırıdır der onu suçlarız. Eğer mahkum ederse, bu kendi akidesine
aykırıdır. Çünkü o merhamet tebliğ etmektedir.’ Bu şekilde İsa’ya varıp,
‘Muallim, bu kadını zina ederken bulduk. Musa böylesinin recm edilmesini emretmişti.
Sen ne dersin?’dediler.
İsa
eğildi, parmağıyla yerde bir ayna yaptı ve içinde herkes kendi kötülüklerini
gördü. İsa doğrulup parmağıyla anayı
gösterdi ve dedi ‘Aranızda günahsız olan ona ilk taşı atsın” ve yeniden eğilip
aynayı çizdi! Bunu gören insanlar, en yaşlısından başlayarak bir bir çıktılar.
(Barnabas İncili, 201’nci bab; Yuhanna İncili, Bölüm 8)
Biliyorum;
yazının ana teması ile bunun ne alakası var diyeceksiniz. Önceki iki yazımı da
sabırla okumuş olanlar, birbiriyle ilintili bazı olaylar arasındaki düğüm
noktalarını sanırım açıklıkla tespit etme fırsatını bulacak, bundan sonrasının
yükünü omuzlayacak değerli yargı mensupları için neden “Aranızda günahsız
olan ona ilk taşı atsın” temennisinde bulunduğuma hak vereceklerdir.
Söylemek
istediğim, işin özü; gerçeğin bulunması, yerel mahkeme yargıçlarının
yeteneğine, bilgisine, birikimine ve firasetine kaldığıdır.
Yorumlar kapalı.