Yeni ve yine bir okul dönemi, tayinler, atamalar, yer değişiklikleri, arada bazı ayak oyunları, hâsılı kelam karışık bir durum. Aslında hiç de karışıklığa mahal vermeyecek, aynen son dönemde yapılan bazı güzel işlerdeki gibi tereyağından kıl çekmek misali halledilebilecek bir durum. Onu karışık hale getiren bizleriz ve bizim egolarımız. Bu konuya sonra döneceğiz inşallah, kenarda dursun ama unutmayalım…
Çocuklarımız okullarına başladı. Atıl vaziyette geçen üç aylık bir tatilin -ki aslına bakarsanız İslami düşüncede atalet, atıllık ve tatil kavramları pek karşılık bulmaz- ardından gözümüzden sakındığımız yavrularımızı okullara, dolayısıyla öğretmenlere teslim ettik. Hemen birkaç gün önce de kırk bin civarında yeni öğretmenin atamaları yapıldı. Eğitim ordusu göreve hazır. Mı acaba?
Geleceğine güvenle bakabilen, ülkesinin, dünyanın, toplumun, insanlığın içinde bulunduğu durumun farkında olabilen, yaşananlardan ders alıp ileriye dönük planlamalar ve çözümler çıkarabilecek, imanlı, ahlaklı, hakkaniyetli bir gençlik istediğimiz ve ümid ettiğimiz defalarca söyledik. Acaba yavrularımızı teslim ettiğimiz insanlar ve kurumlar bu saydıklarımızın ne kadar farkında? Acaba çocuklarımız zamanının büyük kısmını geçirdiği okuldan akşam eve döndüğünde, bir anti virüs uygulamasından geçirmemiz gerekiyor mu? O körpe dimağlara, yukarıda saydıklarımızın aksine
İndirilen değil uydurulan din anlatılırsa,
Adaletin yerine bencillik ve yalakalık öğretilmeye kalkışılırsa,
Ahlaki duygularının yerini menfaat ve maddi duygular dolduracaksa,
İnsanlara ve yaratılmışlara karşı şefkatli ve merhametli olmanın yerine güçlü olan her şeyi alır ideolojisi yerleştirilirse ve daha bir sürü sayamadığımız olumsuzluklar ortaya çıkarsa ne yapacağız?
İşte burada eğitimcilere büyük iş düşüyor. Bir yazar kardeşimizin deyimiyle, bizlere atanmış öğretmenler değil, dinine, ahlakına, vatanına, toprağına, merhamete, vicdana ADANMIŞ İDEALİST ÖĞRETMENLER lazım… Burada idealizmin ölçüsü kişiye ve topluma göre tabi ki değişir. Ancak % 98’inin Müslüman olduğu, halkın önemli bir kısmının elden geldiğince dini vecibelerini yerine getirmeye çalıştığı bir toplumda da tutup emperyalizm, komünizm, kapitalizm veya sosyalizm idealistliğinden bahsetmiyoruz. Bizim idealistten kastımız, içinde yaşadığımız toplumun, her ne kadar masal gibi dinlense de, uygulama konusunda sıkıntılar olsa da neticede aidiyetimizin olduğu İslam dairesinde bulunduğu gerçeğinden yola çıkarak ve ölçüyü de yine İslamdan alarak düşünen idealistlerdir.
Dünyadan, çevresinden bihaber, kendini geliştiremeyen, teknolojiye ayak uyduramayan, Allah’ın vermiş olduğu aklı kullanma noktasında kendisinde eksiklikler olan bir öğretici faydadan çok zarar verecektir. İslamın tüm zamanları ve mekanları kucaklayan doğrularını bırakıp, kendi savunduklarını tek doğruymuş gibi anlatacak eğitimciler, hiçbir delil veya dayanak göstermeden sadece kulaktan dolma bilgilerle birilerini öğrencilere kötü gösteren öğreticiler, sırf kendisi gibi düşünmüyor diye diğerlerini hiç de ikna edici olmayan yöntemlerle tu kaka ilan eden öğretmenler, çocuklarımıza ve dolayısıyla bizlere çok şeyler kaybettireceklerdir.
O yüzden şunu ısrarla belirtmeliyim ki akıllı düşman akılsız dosttan yeğdir. Çünkü en azından oturup konuşabilirsiniz, medenice anlaşmaya, anlaşmazsanız birbirinizi kırmadan yolunuza gitmeye odaklanabilirsiniz.
Bilmem anlatabildim mi? Yeni atananlarla birlikte binlerce öğretmenimiz önce başlırın elleri arasına alıp bir muhasebe yapmalılar ve ne verebileceklerini düşünmeliler. Yoksa biz çocuklarımızı, saldım çayıra Mevlam kayıra zihniyetiyle, EMİN ve EHİL olmayan teslim ettiğimiz, kontrol mekanizmasını çalıştırmadığımız sürece dizlerimizi daha çok döveriz nerede yanlış yaptık diye. Eğitim şart cümlesi, espri konusu olmaktan çıkarılıp bir an önce uygulamaya konulması gereken bir cümle. Yeni başlayan ve halen devam eden tüm öğretmenlerimize başarılar diler, emanete ihanet etmeyecekleri ve liyakatleri ölçüsünde davranacakları umudumuzu tekrardan belirtiriz. Selam ve dua ile…
Yorumlar kapalı.