Yaşanmışlıkların harflerle resmini edebiyat çizer. Peki ya mutluluğun resmini? Mutluluğun resmi çizilebilir mi sahi? Edebiyatın verdiği eserler neden hep mutsuzluğun resmini çizer ki? En acıklı olaylar edebiyatın yumağında inci örer gibi mısralanır. Ölümün can yakıcılığı, ayrılıkların acısı, yarım kalmış sevdalar ve kavuşulmamış aşklar edebiyatla destanlaşır hep… Aradan yıllar geçse de mutsuzluğun resmini her defasında ortaya koyar. Zaman aşımını engelleyerek iktidarını hep elinde tutmuyor mu edebiyat?
Evet, çilesiz ve acısız mutlulukları pek sevmez edebiyat. O, asırlara denk köleliğimizi sever. Unutturmaz acıları, ayrılıkları, sevmeleri ve sevişmeleri. İçinde çile ve hüzün olmayan, bedeli ödenmemiş, ıstırap çekilmemiş hiçbir mutluluğu, mutluluktan saymaz! Biraz havai, biraz sahte, biraz da ucuz bulur güllük gülistanlık bir tabloyu. Bu yüzden türlü gıdalardan beslenir kendi mimarisini kurarken. İçinin harcına biraz hüzün karıştırır, biraz gözyaşı, biraz çile, biraz uykusuzluk, biraz da depresif bir mutsuzluk katar. Böylelikle ancak mutlu olabilir edebiyat. Ucuzluktan ve bedelsizlikten yana bir fotoğraflama yapmaz! Öylesini inandırıcılıktan uzak bulur belki de. Zira kolay bulunanın kolay elden çıkacağına inanır. O, gönül ateşinin görünmez dumanına taliptir. Bu sırrı anlayanları mutlu eder ancak. Kendisini mutsuz etse de etrafına mutluluk dağıtan bir çileye talip olanları sever. İşte bundan mutlu olur edebiyat. Yani mutlu etmekle mutlu olan bir mutluluk anlayışı vardır onun…
Böylesi bir mutluluk; içinde hüzün, gözyaşı, sitem, inkisar, özlem, acı, sabır, umut, uykusuzluk ve açlık gibi bedeli peşin ödenmiş tahsilatlar barındırır. Bu mutluluğu hak etmiş bir mutluluk ise; zaten edebiyat olmaksızın nasıl anlatılabilir ki? Olsa olsa yaşanabilir ancak!
Peki, mutluluk hayata hâkim bir duygu mudur? Her dem yaşanmaya değer olsa da her zaman yaşanabilir mi bir süreklilik içinde? Yoksa mutluluklar da kısa mı sürer, hep aranan olduğu için? Bana göre zevkle mutluluğu birbirinden ayıran belki de bu nirengi noktasıdır. Zevkler anlık iken, mutluluk da bir devamlılık hali vardır. Edebiyatın mutluluğu her zorluğu aşarak geldiği için; biraz kanaat ehli, bir tatminkâr, biraz da teslim değil midir gönüllü olarak? Görmüş geçirmişliğin, bedeli ödenmiş tecrübesi ile birlikte kabullenir tüm olup bitenleri, zararına olsa bile!
İşte edebiyat, bu gerçeklerden dolayı olmalı ki, mutsuzluğu daha iyi resimler. Kendi mutluluğunu kendi tarzında bestelemeyen bir mutluluğun içine de fazla girmek istemez. Bazen basit bulduğundan, bazen de basitleşmeyi istemediğinden… Bazılarına göre bazı hayatlar, biraz daha hüzün taşır, dünyanın cömertliğinden nasiplenme oranına göre. Bu tatminkârlığı ifşa etmekten de uzak durur edebiyat. Belki mahremiyete saygısından, belki de kıskançlığından! Kim bilir belki de; basitleşmesini istemediğinden veya inandırıcılık gücünü yitirmesinden korktuğundandır. Ya da çirkinleşmesini istemediğinden de olabilir seviyeyi düşürmemek için gösterdiği direnç…
Evet, edebiyat bu nedenlere bağlı olarak genelde mutsuzluğun resimlerini çiziyor görünmüştür, kendi tarihi sürecinde.
Yorumlar kapalı.