Duyarsızlaşmış bir insan ve toplum işitir ama duymaz, bakar ama görmez, düşünür ama anlamaz, kalbi çarpar ama vicdanı sızlamaz.
İnsan iki türlü ölür: Ya bildiğimiz şekilde bu dünyadan ayrılma biçiminde ya da olaylar karşısındaki hassasiyetini yitirerek. İkincisinde beden her ne kadar hayat devam ediyor olsa da his ve vicdan etkinliğini yitirmiştir. Böyle hassasiyetini yitirmiş birinin etrafında olan bitenlere tepki vermesini, tavır koymasını beklemek, devenin iğne deliğinden geçmesini beklemekten farksızdır.
Burada hemen sözünü ettiğimiz hassasiyetle, her canlıda türlü şekilde var olan doğal refleksleri ayıralım. Hastalığın acı vermesi, acının göz yaşartması, susayınca su içmek… bunlar reflekstir. İnsan bahis mevzu olunca, bu türden basit reflekslere bir de şakanın gülümsetmesi, müjdenin sevindirmesi gibi psikolojik olanları da ilave edelim. Tüm bunlar insanın hissettiğini yani hayatta olduğunu, biyolojik varlığın devam ettiğini gösterir. Böyle biyolojik ve psikolojik refleksler olmasaydı ne avı elinden alınmış vahşi hayvanın öfkesinden söz edebilirdik, ne de annenin şefkatinden. His bütün mahlukat için önemlidir, insan için daha da önemlidir. Hislerin tam ve kararında olması, biyolojik ve psikolojik bakımdan sağlıklı olma haline işaret eder.
Peki, hisseden her insan hassasiyet sahibi sayılır mı? Ne yazık ki bu soruya “hayır” cevabı vermek durumundayız. Çünkü hissetmek başka, hassasiyet sahibi olmak başkadır. Hassasiyet sahibi olmaya duyarlı olmak da denilir. Her insan duyabilir, ama duyarlı olamaz. Duyarlı insan, etrafında olan bitene kayıtsız kalmayan, olaylar karşısında tavrını koyabilen, gaye ve ilke sahibi kimse demektir. Ve bu hal insan olmanın, hele de müslüman olmanın en temel gereklerinden biridir.
Duyarsız insan ise iç aleminde inşa ettiği küçücük dünyasında ağaç kabuğuna tutunmuş mantar gibi yaşayan, basit zevklerin dışında dünyaya kapılarını kapatmış, dünya yansa bir çöp samanı yanmayan kişilerdir. İlkesiz ve gayesizdirler. Bencillik ve adalet duygusundan yoksunluk, ayırt edici özellikleridir.
Hassasiyet sahibi bir insanı şaşırtacak, derinden etkileyecek nice ibretlik olay, duyarsız kimseyi sinek vızıltısı kadar dahi etkilemez. Onun sırtı pek, karnı toksa gerisi hikâyedir. Hele bir de kendince maddi ya da manevi bir tatmin bulmuşsa daha ne olsun!
Yorumlar kapalı.