DÜŞÜNÜN BENCE
Kadının içindeki güç, en zor şartlarda bile yaşam mücadelesi verebilecek kadar büyüktür. Hatta doğadaki en sağlam, dayanıklı ve güçlü varlıktır kadın.
İçinde var olan o savaşçı ruha rağmen, kadın sadece sevdiği adamın yanında, köşeye çekilebilir, pasifleşir, ihtiyaçlarını ve duygularını ikinci sıraya itebilir. Duyduğu saygı yüzünden, erkeğinden daha güçsüz durur. Bir kadının ruhundaki fırtına, isterse dünyayı yerinden oynatabilir.
Kadın çoğu zaman erkeklerden fiziksel olarak zayıftır. Bilek güreşi yapılsa, erkek birkaç saniye içinde kadını devirebilir. Ancak, yaşamın her noktasında, bir kadının isterse, erkeği ezmesi an meselesidir.
Erkekleri çoğu zaman şaşkına çeviren bir durum vardır. Evliyken veya birlikteyken, ampul değiştirmek konusunda çaresiz duran ve eşinden yardım isteyen bir kadın, üç çocuğuyla hayatta tek başına kaldığında, mucize bir yaşam hikayesi çıkarabilir.
Erkekleri biraz sersemleten ve anlayamadıkları şey de budur. Adam, kısa bir süre önce, pasif, vasıfsız, sıradan ve kendisi olmadan yaşayamayacağını düşündüğü bir kadını; ayrıldıktan sonra perişan, yerlerde sürünen, burnu sürtülmüş, barışmak için ayaklarına kapanarak af diler halde bulacağını düşünür. Ancak öyle olmaz. Bu, erkeğin dehşete düşerek, kendiyle yüzleştiği önemli anlardan birisidir. Peki, kadının içindeki bu büyük sır nedir?
Gelin, birlikte hayatın içinden, çok sıradan durumları hayal edelim. Bakalım, kadınlar aslında ne yapar, ne söylerler? İlk örneğimizde, kadın mutfakta yemek pişirmektedir. Erkek sofra hazırlanırken televizyona bakıyordur. Elinde, kapağı sıkışmış bir salça kavanozu ile gelir kadın ve “hayatım, şunu açar mısın?” der. Adam, büyük bir güven ve gurur duygusu içine girer, ancak bunu belli etmez. Biraz zorlanarak ve tüm gücünü kullanarak kavanozu açar. Açılmaması halinde, erkek kendini çok berbat hisseder ve bir sürü bahane bulur. “Bir bez getirsene, ellerim kayıyor.” “Nasıl da sıkışmış bu meret” “Ellerin yağlı tutmuşsun kavanozu, benim de elime bulaştı, kayıyor, ondan açılmıyor” Bunlar çok önemli değil, çoğu zaman açılır. Peki, sizce kadın, o kavanozu açmanın en az üç yöntemini bilmiyor mudur? Kavanozun kapağını sıcak suya tutmak, dibine birkaç kere sertçe vurmak, bir bıçağı kenarına sokarak içine hava girmesini sağlamak gibi yolları mutlaka biliyordur. Ancak, bunu eşine yaptırmak, bilinçaltına şu mesajı yollamak içindir: “Sana ihtiyacım var!”
Başka bir örnek verelim. “Hayatım, gardırobun üstünden şu bavulu indirebilir misin?” veya “Sevgilim, şu üst raftaki servis tabağına uzanabilir misin?” cümleleri, size de tanıdık geldi mi? Sizce kadın, sandalyeye çıkıp istediği şeyi almaktan aciz midir? Elbette hayır! Bu durumun alt göndermesi nedir? “Sen olmasan ne yapardım?”
Tüm çetin şartlarda çözüm bulan kadınlar, eften püften şeylere takılıp kalır mı? Yoklukta, iki tahta parçasını bağlayıp dolap yapan; evdeki tek malzemeden üç çeşit yemek çıkaran, eşinin getirdiği azıcık para ile tüm ailesinin ihtiyaçlarını karşılayıp, üstüne üstlük daha kötü günler için para biriktiren kadın; kavanoz kapağını mı açamaz?
Kadın, dünya üzerindeki en özel varlıktır. Yapabildiklerini göstermemesi, bir adım geride durması, erkeğine duyduğu sevgi ve saygıdandır. “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” cümlesi, kadın-erkek ilişkisi için söylenmiş, üstünde biraz düşünülmesi gereken önemli laflardan biridir.
Beylerin anlaması gereken şey şudur: Biz, dünyayı yerinden oynatabilecek güce, sizin yaptığınız her işi yapabilecek kapasiteye, direnilmesi gereken her noktada savaşacak ve ayakta kalacak iç disipline, acil durumlarda çözüm getirebilecek beyne sahibiz. Yaparsak, çok daha iyisini de yaparız. Yapmamamız sevgimizden, sizi var etme, hevesinizi kırmama isteğimizdendir. Bunu bilmeli ve yaşam oyunundaki yerinizi doğru korumalısınız. Yoksa kadın isterse Vezir, İsterse Rezil eder mazallah…
Yorumlar kapalı.