Anne babamıza, sevdiğimiz, tanıdığımız insanlara karşı, yaşadığımız sürece vefakâr olacağımıza dair bir sözleşmemiz bulunmamaktadır. Fakat insanın başta ana baba, akraba olmak üzere hayat dairesi içinde bulunan herkese karşı bu görevi yerine getirmesi bir insanlık borcudur. Vefasızlık sebebiyle başkaları tarafından kınanmaktan, eleştirilmekten ziyade, vicdanımızın bize vereceği rahatsızlık ve gün be gün içimizdeki güneşin bulutlanması sebebiyle, ruhumuzun karanlık bir dünya içinde kalacağından korkmalıyız. Çünkü vefa, diğer bir ayağı vicdan olan, insanı gerçek anlamda insanlığa yürüten bir köprü hükmündedir. Vicdan gibi, vefa duygusunu da yitiren insanlar hayat nehrinin boz bulanık sularında yalnızlığıyla birlikte boğulmaya doğru sürüklenip giderler.
Kimseye yâr olmayışından dolayı dünyaya ‘vefasız’ sıfatı yakıştırılmıştır. Yeryüzünde yaşayan herkes bilir ki, gelenlerden bir tek baki kalan olmamıştır ve bu dünya insan için bir güzergâhtır. Onun için bağlanmaya ve sonsuz emeller beslemeye değmez.
Ancak, dünya üzerinde bir yolcu olduğunu unutarak yaşayanlar, yolun sonu göründüğünde dünyanın vefasız olduğuna dair serzenişte bulunurlar. Bu tür yakınma içindeki insanlar gerçekte haklı olanlar değil; verdikleri ilk söze sadakatten uzaklaşarak asıl vefasız olanlar ve de aldananlardan başkası değildirler.
Dünya her gelene bütün cazibesiyle el eder, kendine çağırır, fakat kimseye de el vermez. Çünkü insan sınanmak üzere ve bir imtihana tabi olmak için dünyaya gönderilmiştir. Dünya, geçip gitmişlere olduğu gibi, şimdi yaşayan ve bundan sonra gelecek olanlara da, bitmeyen istekler yönünden vefalı davranmayacaktır.
Bu anlamda bir söz üstadının söylediği önemlidir: “Sonunda hepimizin varacağı yer topraktır. Bu dünya vefa gösterip kimin arzusunu yerine getirmiştir ki?” Yine şairin; günümüz Türkçesiyle “Bu dünyada vefa istediğimden cefa gördüm, bu vefasız dünyada kimi gördüysem vefasızdı” söyleyişi, özünde vefa olmayanlardan vefa beklemenin ancak hayal kırıklığı olacağını anlatıyor. Evet; dünyanın vefasızlığını unutup ona bağlanmış olanlar, dünyaya benzemeleri sebebiyle vefasızlaşmışlardır.
İnsanoğlu her devirde insanların vefasızlığından dem vurmuştur. Çünkü vefa karşısındakinden beklenen ve aynı şekilde dünyevîleşme ile birlikte de azalan bir şeydir. İnsanlar arasındaki en kuvvetli bağlardan biri olan vefa, insanı gerçek anlamda insana dönüştürür, hayatı ise doğru maksada yönlendirir. Hayatın bütün zorluklarına, elemlerine, uzaklıklarına karşılık insan hatırlanmayı, ilgiyi ve sevgiyi bekler. Devran her ne kadar bu bağları zayıflatsa da, insana yakışan her durumda, her şartta vefakâr olduğunu göstermektir.
Yorumlar kapalı.