Dostluk üzerine, dostluklar üzerine çok şeyler yazılmış, çok
şeyler söylenmiş. Ünlü bir düşünür; “Dostlar öyle bir ailedir ki, insan bu
ailenin fertlerini bizzat kendi seçer” demiş ve çok sevdiğimiz ailemizi
seçme şansımızın olmadığını, fakat dostlarımızdan meydana gelen aileyi
oluşturma, seçme şansının kendimize ait olduğunu dile getirmiş.
Ailemize gelecek en ufak bir tehlike anında nasıl ki tüm fertler
olarak ailece karşı koymaya kalkar, gerekli tedbirleri ailece alırsak,
dostlarımıza, dostluklarımıza gelecek en ufak bir halel karşısında da aynı
tepkileri vermemiz, aynı tedbirleri almamız gerekir. Herkesle dost olunmaz.
“Herkesle dost olan kimsenin dostu olmaz”. Dostluk öyle basit bir olgu da
değildir. Herkes benim dostum, ben herkesi seviyorum demek, kocaman bir
yalandan başka bir şey değildir.
Herkesi sevebilirsiniz, sevmeliyiz de. Ancak her sevdiğiniz
dostunuz değildir. “Dost; iki vücutta yaşayan bir ruh, iki ruhta yaşayan bir
vücut” gibidir. Her sevdiğiniz sizin parçanız olmaz; gerçek dost edindikleriniz
ancak bir parçanız gibi olur. İnsan vücuduna zarar dokunsun istemez, hele hele
zarar dokunduracağım diye tehlikeli hareketler asla sergilemez. Madem ki
dostlarımız vücut gibi, vücudumuz gibidirler, öyleyse onlara zarar vermeyelim, başkalarının
zarar vermesine de müsaade etmeyelim.
Dostlarınızı Allah için sık sık ziyaret ediniz; çünkü üzerinde
yürünmeyen yollar, dikenler, çakıl taşları ve çalılıklarla kapanır ve siz asla
o dostluk yolundan gidemezsiniz, dostluk köprüsünden geçemezsiniz. Dostluğunuzu
bozacak, engelleyecek şeylere asla itibar etmeyiniz. Dostunuz hakkında söylenen
bir şeyi mutlaka dostunuzla konuşun, ondan sonra karar verin. Karar verdikten
sonra da “acaba?” diye aklınızda soru işaretleri kalmasın ve tıkayın kulaklarınızı
gayrısının söylediklerine.
Bir de kişilerin makamlarının özelliği olarak kurulan dostluklar
vardır. Kast ettiğimiz bir çıkar karşılığında, çıkarlar için kurulan dostluklar
değil elbet. Bir makamdaki bir kişiyi dost edinmişsiniz. İyi, kötü bir çok şeyi
paylaşmışsınız, hatta ailece dost olmuşsunuz.
Fakat gün gelmiş dostunuzun o makamdaki görevi sona ermiş veya o
makamda iken belki de bazı mecburiyetlerden saf değiştirmiş veya değiştirmek
zorunda kalmış. Hemen daha ertesi gün bir gün önce dostum dediğinize
söylemediğiniz laf, etmediğiniz hakaret kalmazsa, kusura bakmayın ama sizinki
gerçek bir dostluk değil, düpedüz buz üstüne yazılan sahte
dostluktan başkası değildir. Ve bu tür dostlukların da ömrü havalar ısınana
kadardır. Yani Tosya tabiri ile “öküz öldü, ortaklık ayrıldı” babından. Hoşçakalın.
Yorumlar kapalı.