İki gündür irdelemeğe ve ibret olması adına tarihe not düşmeye çalıştığım “Değişim Direnci ve Arızalı Kafalar”ın değişmez hamisi CHP’deki son durumu, medya siyaset ilişkilerinde CHP’nin basın temsilcisi/sözcüsü olarak ünlenen Fikret Bila’nın 21 Ekim 2010 tarihli Milliyet gazetesindeki köşesinden öğreniyoruz;
“Türban konusunda dün iki önemli gelişme oldu:
- AKP Grup Başkanvekilleri, muhalefet partilerini ziyaret ederek, türban sorununun çözümü için ortak komisyon kurulmasını önerdiler.
- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bir açıklama yaparak, türbana serbestlik tanımak için yapılacak düzenlemenin laiklik ilkesine, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına aykırı olacağı uyarısında bulundu. Yargı kararlarının, yasama ve yürütmeyi bağladığına işaret eden Başsavcılık, kamu kurumlarında dini inançla türban takmak suretiyle öğrenim görme ve hizmet vermenin hukuka/anayasaya aykırılık oluşturacağını duyurdu.
Türban konusunun gündemin ilk sırasına oturmasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “türbanı biz çözeriz” açıklamasının etkisi büyük oldu. İktidar, Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri üzerine konuyu yeniden gündeme getirdi.”
Gazeteci Fikret Bila, bu girişin ardından, “CHP lideri Kılıçdaroğlu, türban sorununun üniversitelerde çözüme kavuşturulması konusunda samimi, iyi niyetli. Bu iyi niyetinin istismar edilmemesi gerekiyor.
CHP’nin soruna çözüm arayan yaklaşımı, uzlaşma konusunda zemin oluşturulmasına büyük katkı veriyor. Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımını fırsat bilerek, türbanı diğer eğitim kurumları ve kamu hizmeti verenlere yaymaya çalışmak, sürecin başından tıkanmasına yol açacaktır.” ifadeleriyle lideri ve sözcüsü(!) olduğu zihinsel yapının samimiyetine(!) vurgu yapıyor, okurlarını buna inandırmaya çalışıyor.
Dah sonra da, “CHP lideri Kılıçdaroğlu’yla dün bu konuyu konuştum. Türban konusunda görüşlerini sordum. CHP lideri, bu konuda net. CHP’nin koşullarını şöyle sıraladı:
1- Türban, üniversite dışındaki eğitim kurumlarına taşmamalı.
2- Kamuda, “hizmet veren-hizmet alan” ölçüsü esas olmalı. Türban kesinlikle kamu hizmeti verenlere yaygınlaştırılmamalı.
3- Bu sınırlar hukuki güvenceye bağlanmalı.
4- Üniversitede başı açık öğrenciler için YÖK Başkanı veya başka birisi güvence olamaz. Kimse kimsenin güvencesi olamaz. Bu öğrenciler için de hukuki güvence sağlanmalı.
5- Anayasa çalışması yapılacaksa bu türbanla sınırlı olmamalı. Bir bütün olarak çalışılmalı. YÖK, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu gibi Atatürk’ün vasiyetine aykırı 12 Eylül artığı maddeler, dokunulmazlık gibi konular bir bütün olarak ele alınmalı.
6- İktidar partisi, bu konulardaki görüşlerini net biçimde kamuoyuna açıklamalı.
7- Öncelikle hukukçular bir araya gelmeli ve hukuki durumu açıklığa kavuşturmalı. Mevcut yargı kararları karşısında nasıl bir hukuki yol bulunabileceği konusunu çalışmalı ve yol göstermeli.”
İşte “Arızalı Kafa” dediğim tamda bu. 12 Eylül referandumu öncesi şehir şehir, meydan meydan dolaşıp halka “çözeceğim” sözü veren Kılıçdaroğlu yine çarketmiş; kurmayları CHP Başkanvekillerinin süreci tıkamak için ileri sürdükler seçim barajı, dokunulmazlıklar, YÖK’ün aldırılması gibi alakasız hezeyanlara daha başka argümanların da iliştirilebileceğinin ipuçlarını gazeteci Fikret Bila ile Kılıçdaroğlu görüşmesine ilişkin bu açıklama açıkça ortaya koymakta.
Sözün burasında Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın Kemal Kılıçdaoğlu’nun grup konuşmasına cevaben yaptığı açıklamanın son kısmındaki, “…, tanımını yaptığım çağdışı kalmış statüko mensuplarına karşı çıkmak için başkan, hakim, hukukçu vs. gibi bir sıfata sahip olmak değil, söylediklerinden çark etmeyen onurlu ve yürekli insan olmaya ihtiyaç vardır.”/ “…, ahlak sadece hukukçulara değil, siyasetçi de dahil herkes için gereklidir” ifadelerin lafzını ve ruhunu doğru okuyabilen zihinler için “Arızalı Kafalar”ı teşhis ve tespit için başka deliller aramaya, argümanlar peşinde komaya hiç gerek kalıyor.
Merak eden okurlarım için not: Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın o çok ağır yazılı açıklamasına CHP’nin et yetkili ağızlarından biri olarak kabul edilen Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’den cılız bir itiraz cümlesi basına yansıdı; “Madem öyle cübbeni çıkar gel.”
Yorumlar kapalı.