Danıştay saldırısı sonunda istenen hedefe varılabilseydi, en basitinden, Menderes ve arkadaşlarının başına gelenleri bilenler için diyorum ki, eğer saldırgan yakalanamasaydı bugün hangi zindanlarda olacaklarını tasavvur bile etmenin mümkün olmadığı siyaset adamlarının son durum hakkındaki değerlendirmelerine de bir göz atarsak, doğruya/gerçeğe ulaşmamızda yararlı bir gerçeği daha tespit etmiş oluruz. Sayısız değerlendirmelerden bir-iki kısa öreğe göz atalım:
Gelinen son noktayı değerlendiren Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, bugüne kadar ortaya dökülen bilgi ve belgelerin olayın kollektif, organize saldırı olduğunu ortaya koyduğunu söylüyor ve ekliyor, “Fail yakalanmasaydı neler olabileceğini tahmin bile edemiyorum. Yakalandığı halde neler söylendi. Cenazede bakan arkadaşlar istiskal edildi. Bazı insanlar utancından konuşamaz. O gün yanlış yapanlar, sanırım utancından konuşamıyor. Kamera kaydının silinmesi vahim bir durum. Görüntüleri silenlerin kimliği ve amacının da ortaya çıkarılacağını umut ediyorum. Kamera görüntülerini silenler asli, manevi fail durumundadırlar. Alparslan Arslan’la aynı konumdadırlar” diyor.
İnsanın ister istemez aklına, Danıştay saldırısının Yargı yoluyla ortaya çıkan belgeleri karşısında “susma hakkını kullanan(!)” siyaset, yargı ve medya mensubu kanaat önderlerinin durumunu en iyi özetleyen tespitin sahibi AK Parti Adana Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’tın sözleri geliyor. Saldırının Ergenekon’la ilişkisinin dava dosyasına girdiğini aktaran Fırat, “Acaba o gün bu sözleri söyleyenler organize suç örgütünü biliyorlar mıydı? Sözlerinden dolayı şimdi pişmanlık duyuyorlar mı? Bunu merak ediyoruz. Saldırıdan sonra AK Parti’yi neredeyse saldırı yapmış gibi gösteren siyasiler, yargı mensupları, medya mensuplarından neredeyse hiçbiri özür dilemedi. Eğer bunlar bilgisizce yapılmışsa ortaya çıkıp özür dilemeliler. Bilgisizce söylenmemişse o zaman büyük resmin, puzzle’ın parçaları mıydılar? Neden susuyorlar?
Bir özrü esirgememeliler” açıklamasında bulunurken Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün de Danıştay saldırısının Türkiye’nin huzurunu, demokratikleşmesini engellemeye dönük büyük bir provokasyon olduğunu, saldırının ardından peş peşe yapılan ve belli bir kesimi hedef haline getiren sorumsuz açıklamalara dikkat çekerek, “O gün konuşanlar şu anda mahcup duruma düştüler. Utanmışlardır. Keşke milletten özür dileseler” ifadeleriyle dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, “Bu, aslında laik Cumhuriyet’e yapılan bir saldırıdır. Cumhuriyet tarihine bir kara leke olarak yazılacaktır. Bu saldırıya neden olanlar davranışlarını yeniden gözden geçirmelidirler. Türkiye, laik, demokratik bir Cumhuriyet’tir. Laikliği çeşitli biçimlerde yorumlayarak, içini boşaltıp devlet rejimini yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir”; CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, “Bu saldırının hedefinde Danıştay vardır, Anayasa vardır. Türkiye’nin nereye sürüklenmekte olduğunu hâlâ görmeyenlere umarım bir uyarı olur. Türkiye, çok tehlikeli bir noktaya sürüklenmektedir. Türkiye’de siyasete kan bulaşmıştır. Cumhuriyet’in temel ilkelerini kemirmeye çalışmak, huzuru bozar”; dönemin Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu’nun, saldırıda hayatını yitiren üyeleri için “Şehit olarak aramızdan ayrılan mensubumuza ve laik, demokratik Cumhuriyet’e yapılan bu menfur saldırıyı unutmayacağımızı bir kere daha vurgulamak istiyorum” diyordu.
Yorumlar kapalı.