Cuma, cem kökünden türemiş olan bir kelime olup, cami,
cemaat, cemiyet, cem, gibi kelimelerle aynı kökten gelir. Hepsinde ortak mana
birleşmek, bütünleşmek ve bir araya toplanmak, aynı değerler etrafında bir ve
bütün olmaktır.
Cuma
Günü de Müslümanların haftada bir gün bir araya gelerek topluca Allah’a ibadet
ettikleri gün anlamına gelir. Tarih içinde Türk topluluklarında olduğu gibi
İslamiyet öncesi Arap topluluklarında da haftanın belirli bir günü bir araya
gelip güncel problemlerin halline çalışıldığı, gerekli emir ve talimatların
verildiği, İhtiyaç olan konuların görüşüldüğü bir gün olurdu.
Hz
Peygamberimizin dedelerinin de böyle bir haftalık toplanma günü vardı. Adına
Yevm-i arube derlerdi. Hz. Peygamberimizin dedeleri o gün kabile halkını toplar
ve onlara hutbe okurdu. Yevm-i Arube Hz. Peygamberimizin dedeleri için bir
milli gün anlamına gelirdi ve o günde birlikten dirlikten ve ihtiyaçlardan
konuşulurdu.
Cuma
Günü Haftanın en mübarek günüdür. Bizim kültürümüzde Cuma Günü Perşembe
ikindiden sonrasından itibaren Başlar. Nitekim Cuma akşamı diye Perşembeyi
Cumaya bağlayan akşama denir. İslami usulde önce gece gelir sonra gündüz gelir.
Ramazan ayının Teravih Namazı ile başladığı gibi. Perşembe ikindiden sonra
başlamış olan Cuma günü Cuma ikindiye kadar devam eder.
Dünyada
yaşayan dinlerin her birinin haftalık bir ibadet günü vardır. Hıristiyanların
Pazar, Yahudilerin Cumartesi kutsal günleri olduğu gibi, Müslüman’ın haftalık
kutsal günü de Cuma günüdür.
Cuma günü Hz. Peygamberimizin hadis-i şeriflerinde
beyan buyurdukları üzere, peygamberler tarihindeki önemli olayların olduğu
müstesna bir gündür ve de üzerine güneş doğan haftaya ait günlerin en
hayırlısıdır. Kulun amellerinin arz edildiği gündür.
Bunun
içindir ki Biz Müslümanların en mühim Namazı Cuma Namazıdır. Bir Müslüman’ın
haftalık ibadeti olan Cuma Namazı, muhkem bir farzdır. Yani diğer farzlardan
daha kuvvetli daha önemli olan bir farzdır. Özürsüz olarak terkine asla izin
verilemez. “Ben Müslümanım” diyen bir kimsenin özürsüz olarak Cuma Namazını
terk etmesi izah edilemez. Hatta bir Müslüman için böyle bir şey düşünülemez.
Cuma
namazının farziyyeti, Kitap, (Kur’an-ı Kerim) sünnet (Hz. Peygamberimizin
uygulaması) ve icma (Asırlerdan beri devam ede gelen Müslüman toplumların yapa
geldikleri, fikir ve uygulama birliği oluşturdukları davranışlar) ile sabittir.
Hutbeyi de ihtiva eden iki rekâtlı, cemaatle kılınan bir namazdır.
Cuma
Namazının Allah buyruğu olan Kur’an’daki delili Cuma suresindeki Cuma Namazının
emredildiği ayetlerdir. Kur’an’ın 114 suresinden birisi olan Cuma Suresi 62.
Suredir. Yüce Allah, “Ey inananlar!
Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında, alışverişi bırakıp hemen Allah’ı
anmaya koşun. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca
artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çok
zikredin ki kurtuluşa eresiniz.” buyurmaktadır (Cuma 9-10).
Hz.
Peygamber Aleyhisselem konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır. “Cuma namazına gitmek, ergenlik çağına
ulaşmış her Müslüman’a farzdır.” “Cuma namazını kılmayan birtakım
kişiler, ya bundan vazgeçerler ya da Allah kalplerini mühürler de gafillerden
olurlar”. “Allah, önemsemeyerek üç Cuma’yı terk eden kişinin kalbini
mühürler”.
Hadiste geçen kalbin
mühürlenmesi, kalbin katılaşıp kararmak suretiyle imana ve İslam’a kapalı hale
gelmesini ifade eder. Kalbi karatıp katılaştıran şeyler Allah’a isyan olan
günahlardır. İşte bu kalbi karartıp katılaştıran günahların en büyüklerinden
birisi de özürsüz olduğu halde kişinin Cuma Namazını terk etmesidir.
Kıldığımız
hiçbir namaz Cuma Namazı kadar değerli olmadığı gibi, terk ettiğimiz hiçbir
namazın günahı da Cuma Namazını terk etmenin günahından daha büyük değildir.
Merhamet
ve rahmet Peygamberi olan Hz. Muhammed Aleyhisselam bu konudaki titizliğini şu
sözlerle dile getirdi. “Gönlüm öyle
istiyor ki, içinizden birini Cuma Namazı kıldırması için görevlendireyim de,
sonra şu evlerinde oturdukları halde Cuma Namazına gelmeyenlerin evlerini
tepelerine yıkayım.”
Muhsin
ÖZDEMİR
Yorumlar kapalı.