Çocuk gelinler konusunda ortaya çıkan düşünceler üzerine, Kur’an-ı Kerim’in bakış açısından bir değerlendirme yapmak istiyoruz. Konu ile ilgili olarak yapmış olduğum kişisel araştırmalarımı okuyucularımla paylaşmayı uygun buluyorum.
Bazıları şunu söylüyorlar. “İslam’a göre henüz buluğa ermemiş olan çocukların da nikâhlanması veya nikâhlandırılması caizdir.” Bunu söylerken de Kur’an-ı Kerim’in Talaq Suresinin 4. Ayetini delil olarak gösteriyorlar. Bu doğru mudur?
Söz konusu ayet-i kerimeyi görelim; Yüce Allah şöyle buyuruyor. “KADINLARINIZDAN ÂDETTEN KESİLMİŞ OLANLAR İLE ÂDET GÖRMEYENLER HAKKINDA TEREDDÜT EDERSENİZ, ONLARIN BEKLEME SÜRESİ ÜÇ AYDIR. HAMİLE OLANLARIN BEKLEME SÜRELERİ İSE DOĞUM YAPMALARIYLA SONA ERER. KİM ALLAH’A SAYGI DUYARSA ALLAH ONA İŞİNDE BİR KOLAYLIK VERİR.” (Talaq.4)
Burada sözü edilen konu, kocasından boşanmış olan bir kadının başka bir erkekle evlenebilmesi için beklemesi gereken süredir. Bu süreye “iddet müddeti” denilir. Talaq Suresinin yukarıdaki birinci ayetinde bu süreye uyulması emredilmiş, Bakara Suresinin konu ile ilgili ayetinde de bu sürenin üç temizlik süresi olduğu bildirilmiştir. ( Bakara Suresi.228)
Bu bilgiyi alan bir kişinin aklına ilk gelen şey, kadının hamile olup olmamasının anlaşılması için beklenilecek olan süredir. Acaba bu beklemenin sebebi sadece bu mudur? İşte Bunun sebebinin sadece bu olmadığını beyan eden ayet yukarıda mealini verdiğimiz Talaq Suresinin 4. Ayetidir.
Ayette ““Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlar” ifadesi ile yaşlılığı sebebiyle “analık hali”nden kalmış olan kadınların iddet müddetinin üç ay olduğu bildiriliyor. “âdet görmeyenler” tabirini de çoğu müfessir, küçüklükleri sebebiyle henüz adet görmeye başlamamış olanlar diye tefsir ederler. Bunun neticesinde de “Henüz adet görmeyen çocukların boşanmasından sonra beklemesi gereken iddet konusundan bahsedildiğine göre, böyle çocuklar ile nikâhlanmak da caizdir denilmektedir”. Ancak burada iki husus dikkat çekicidir.
Birincisi; Önceki cümleye atıf yapılarak ifade edilen “adet görmeyenler” tabirindeki “kadınlarınızdan” kelimesini nazarı itibara almazlar. Oysaki sözü edilen, daha önce evlenmiş ve sonra da boşanmış kadınlardır. “Nisa” kelimesinin Türkçe karşılığı “kadın” demektir. “Nisaüküm” de “kadınlarınız” demektir. “Kadın” diye buluğ çağını geçmiş olan kızlara denir. Bunun ortalama yaş sınırı da 16 yaştır. “Kızlarınız” tabirinin Arapça karşılığı “Benatüküm” dür. Kur’an’da evlenme ve boşanma ile ilgili ayetlerin tamamında “Nisa” tabiri kullanılmaktadır. Bundan dolayı da ““âdet görmeyenler” tabiri, yukarısına bağlantılı olarak “kadınlarınızdan adet görmeyenler” anlamına gelir. Buradan da anlaşılır ki, evlenilecek olanlar buluğ çağını geçmiş olanlardır. Buluğa ermemiş çocuklarla evlenmek Kur’an’a uygun değildir.
İkincisi; “henüz adet görmeyenler” diye yapılan tercümelerde “henüz” kelimesinin ilgili ayette karşılığı yoktur. Bu “henüz” kelimesi buraya ilave edilmektedir. Bu ilavenin yapılmasını gerekli kılacak bir sebep de yoktur.
Öyleyse bu ayeti şöyle anlamalıyız? . “Kadınlarınızdan (Yaşlanmış olmaları sebebiyle) âdetten kesilmiş olanlar ile (Herhangi bir fizyolojik veya biyolojik sebepten dolayı) âdet görmeyenler hakkında, (iddet süreleri ne kadardır? diye) tereddüt ederseniz onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süreleri ise doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a saygı duyarsa Allah ona işinde bir kolaylık verir.” (Talaq.4)
Netice itibarıyla; Dinimizde küçük yaştaki çocuklarla nikâhlanmak, evlenmek uygun değildir. Uygun olan şu anda da medeni kanunumuzda belirtilen yaş sınırından sonra evlenmenin meşru olmasıdır. Hanefi fıkıh usulüne dayanan “Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye” isimli, Ahmet Cevdet Paşa tarafından kaleme alınmış olan kitapta şöyle bir kural vardır.“Ezmanın teğayyürü ile (bazı ictihadi) ahkâmın teğayyürü inkâr olunamaz.” Yani zamanların değişmesi ile içtihada dayanan bazı hükümlerin de değişmesi inkâr edilemez.
Ayrıca insan fıtratına uygun olan da budur. Allah insana irade vermiştir. Küçük çocuklar iradelerini kullanacak çağa erişmemişlerdir.
Bu konunun, fıtrata aykırı olduğunu anlamanın en basit yolu; “Küçük yaştaki kızları nikâhlamak caizdir.” Diyen bir kişinin, bu olay, kendi küçük kızları için söz konusu olduğu zamanda takınacağı tavır ile ortaya çıkacaktır.
Hz. Peygamberimizin Hz. Ayşe validemizi küçük yaşta iken nikâhladığına dair bilgiler çelişkilidir. İlk inen ayetlerin tefsirinde, Hz. Ayşe’nin Hz. Peygamberimizin telaşa düşmesinden ve Hz. Hatice’ye içini dökmesinden bahseden rivayetler bulunmaktadır. Bu rivayetler “Hz. Ayşe dedi ki” diye başlamaktadır. Böyle bir olaya tanık olabilen ve kendisinden sonrakilere anlatabilen bir çocuk kaç yaşında olabilir? En az dört veya beş yaşında olması lazımdır. İlk vahyin geldiği andan itibaren Mekke devri 13 yıldır. Hz. Peygamberimizin Hz. Ayşe ile evliliği hicretten sonra olduğuna göre, Hz Ayşe Validemizin yaşı en az 17-18 olmalıdır. Hem de Hz. Peygamberimizin o zaman ki özel durumu da göz ardı edilmemelidir.
İlim edinme yollarından birisi de “akıl”dır. Aklın devre dışı tutulması, dinin doğru anlaşılmasına engel olur. Yüce Allah Kur’an’ında defalarca akla işaret ederek, aklın kullanılmasını emretmektedir.
Kur’an-ı Kerim’in söz konusu ettiği kadın, erkek için bir meta değil, eşit sosyal haklara sahip olan bir eştir. Karşılıklı hak ve sorumlulukları vardır. Çocuklar da ana-babaya verilmiş bir emanettir.
Muhsin ÖZDEMİR
Yorumlar kapalı.