Cihad üzerine-3…
Cihad; toplumdaki fitneyi ortadan kaldırmak, zulümleri önlemek, Allah’ın adını yüceltmek ve bu noktadaki bütün engelleri ortadan kaldırmak eylemlerinin genel ifadesidir. İnsanlar bu vesileyle baskı ve zulümlerden kurtulup İslam’ı selim bir akılla tanıyabilirler. Aksi takdirde yeryüzü fesada uğrar, toplumda zulüm, baskı ve sıkıntılar ortaya çıkar, bu şekilde de insanlık yozlaşır ve dünya yaşanmaz bir hal alır. Bunun sonucunda bu dünya ile beraber insanlar ebedi yaşamın olduğu ahiret yurdunda da hüsrana uğrarlar. Ancak kullarını seven, onlara merhamet eden Allah bu yozlaşmaya, inanan kullarının seyirci kalmasından hoşnut olmadığı için cihadı emretmiş ve bu sorumluluğu inanan kullarına yüklemiştir. İşte bu sayede (cihad sorumluluğu yerine getirildiği takdirde) toplum, haklarına kavuşarak felaha erişir ve insanların Allah ile arasındaki engeller kaldırılmış olur.
Eğer konuya bu açıdan yaklaşırsak cihad kavramı bir ibadet olarak karşımıza çıkar. Çünkü cihad, İslam’ı yani Allah’ın insanlar için seçmiş olduğu iki dünya saadetini içeren hayat anlayışını insanlara ulaştırma çabasıdır. Cihadın amacı kâfirleri ortadan kaldırmak için açılmış bir savaş değil, Allah’ın ortaya koymuş olduğu hayat biçimini hâkim kılmak için mücadele ederek insanlığı, zulmün ve tuğyanın karanlıklarından İslam’ın aydınlığına kavuşturmak, bu sayede insanların hem bu dünyalarında hem de ahiret yaşamlarında felaha kavuşmalarını sağlamak ve insanlara İslam’ın nurunu ulaştırmaktır. Yani karanlıkta kalmış ya da karanlığa maruz bırakılmış insanların gönüllerini İslam’a ve onun güzelliklerine açma çabasıdır.
Ancak bütün bu çalışma ve gayretler Kur’anî ilkeler çerçevesinde olmalıdır. Bu şekilde yeryüzü yaşanılır hale getirilir, fitne ve fesat ortadan kaldırılır. Mazlumun ve zalimin kimliklerine bakılmaksızın zulümler önlenirse toplum felaha kavuşur, insanlar barış ve mutluluk içerisinde yaşamlarını sürdürürler.
Bu sayılanları ana başlıklar altında açmaya çalışırsak cihadın amacı hakkında karşımıza, aşağıda kısa kısa değineceğimiz konular çıkar.
Cihadın amacı olarak ilk ele alacağımız sebep, güvenliktir. Kur’an ve Sünnetin bize tarif ettiği mümin, neye inandığının bilincinde olan ve imanından aldığı şuurla çevresine güven veren, elinden ve dilinden kimsenin zarar görmediği kimsedir. Nitekim dinimizin hedefi, insanları İslam şuuruyla bilinçlendirip, kendini kontrol edebilen, iyilik yaparken yüce bir amaca uygun şekilde hareket edebilen, kendisi için istediğini başkaları için de isteyen kişilikler yetiştirmektir.
Enfal Suresi 61. Ayette: “Ve eğer onlar barıştan yana olurlarsa sen de barıştan yana ol ve Allah’a tevekkül et. Çünkü Allah, her şeyi kemaliyle işiten, her şeyi hakkıyla bilendir.” buyurulmaktadır. Eğer bir toplumda huzur, barış ve güven olursa, insanlar arasında isyan, kavga ve anlaşmazlık bulunmaz. Allah’ın rızasına uygun şekillenen bir toplumda bütün insanlar güven ve karşılıklı saygı çerçevesinde yaşamlarını sürdürürler. Toplumun bu şekilde olgunlaşması, meydana gelebilecek fesat eylemlerine fırsat vermez.
İşte cihad bu uğurda çaba sarf etmek ve böyle bir toplumu meydana getirmek için yapılan mücadelelerin bütünüdür. Bu mücadele sonucunda İslam bütün yönleriyle hayata hâkim olduğu, insanlar İslam’ın getirdiği ölçülere samimiyetle uydukları zaman hiç kimse başka biri için kötülük düşünmez, başkasının hakkına tecavüz etmeye kalkışmaz. Yaptığı her davranışının mutlaka hesabını vereceğinin bilincinde olarak, kötülüklerden uzak iyilik ve güzelliklere yakın olur. Kendisi için istemiş olduğu güzelliği başkaları için de ister. Cihad da işte bu ahlakı yaygınlaştırma ve bu ahlakı bozmaya kalkışan kimselere karşı koyma çabasıdır. Bu durumun gerçekleşmesi için cihad faaliyetini yapacak mücahid kimselere ihtiyaç vardır ki, böyle kimseler İslam’ın güzelliklerini, emir ve nehiylerini öncelikle kendi nefsinde gerçekleştirsin, sonra diğer insanlara ulaştırsın ve bu sayede insanlar arasındaki ilişkileri güçlendirip toplumda huzur ve güveni hâkim kılsın.
Bir diğer amaç olan zulme karşı durmayı da bir sonraki yazımızda anlatalım inşallah. Selam ve dua ile…
Cihad; toplumdaki fitneyi ortadan kaldırmak, zulümleri önlemek, Allah’ın adını yüceltmek ve bu noktadaki bütün engelleri ortadan kaldırmak eylemlerinin genel ifadesidir. İnsanlar bu vesileyle baskı ve zulümlerden kurtulup İslam’ı selim bir akılla tanıyabilirler. Aksi takdirde yeryüzü fesada uğrar, toplumda zulüm, baskı ve sıkıntılar ortaya çıkar, bu şekilde de insanlık yozlaşır ve dünya yaşanmaz bir hal alır. Bunun sonucunda bu dünya ile beraber insanlar ebedi yaşamın olduğu ahiret yurdunda da hüsrana uğrarlar. Ancak kullarını seven, onlara merhamet eden Allah bu yozlaşmaya, inanan kullarının seyirci kalmasından hoşnut olmadığı için cihadı emretmiş ve bu sorumluluğu inanan kullarına yüklemiştir. İşte bu sayede (cihad sorumluluğu yerine getirildiği takdirde) toplum, haklarına kavuşarak felaha erişir ve insanların Allah ile arasındaki engeller kaldırılmış olur.
Eğer konuya bu açıdan yaklaşırsak cihad kavramı bir ibadet olarak karşımıza çıkar. Çünkü cihad, İslam’ı yani Allah’ın insanlar için seçmiş olduğu iki dünya saadetini içeren hayat anlayışını insanlara ulaştırma çabasıdır. Cihadın amacı kâfirleri ortadan kaldırmak için açılmış bir savaş değil, Allah’ın ortaya koymuş olduğu hayat biçimini hâkim kılmak için mücadele ederek insanlığı, zulmün ve tuğyanın karanlıklarından İslam’ın aydınlığına kavuşturmak, bu sayede insanların hem bu dünyalarında hem de ahiret yaşamlarında felaha kavuşmalarını sağlamak ve insanlara İslam’ın nurunu ulaştırmaktır. Yani karanlıkta kalmış ya da karanlığa maruz bırakılmış insanların gönüllerini İslam’a ve onun güzelliklerine açma çabasıdır.
Ancak bütün bu çalışma ve gayretler Kur’anî ilkeler çerçevesinde olmalıdır. Bu şekilde yeryüzü yaşanılır hale getirilir, fitne ve fesat ortadan kaldırılır. Mazlumun ve zalimin kimliklerine bakılmaksızın zulümler önlenirse toplum felaha kavuşur, insanlar barış ve mutluluk içerisinde yaşamlarını sürdürürler.
Bu sayılanları ana başlıklar altında açmaya çalışırsak cihadın amacı hakkında karşımıza, aşağıda kısa kısa değineceğimiz konular çıkar.
Cihadın amacı olarak ilk ele alacağımız sebep, güvenliktir. Kur’an ve Sünnetin bize tarif ettiği mümin, neye inandığının bilincinde olan ve imanından aldığı şuurla çevresine güven veren, elinden ve dilinden kimsenin zarar görmediği kimsedir. Nitekim dinimizin hedefi, insanları İslam şuuruyla bilinçlendirip, kendini kontrol edebilen, iyilik yaparken yüce bir amaca uygun şekilde hareket edebilen, kendisi için istediğini başkaları için de isteyen kişilikler yetiştirmektir.
Enfal Suresi 61. Ayette: “Ve eğer onlar barıştan yana olurlarsa sen de barıştan yana ol ve Allah’a tevekkül et. Çünkü Allah, her şeyi kemaliyle işiten, her şeyi hakkıyla bilendir.” buyurulmaktadır. Eğer bir toplumda huzur, barış ve güven olursa, insanlar arasında isyan, kavga ve anlaşmazlık bulunmaz. Allah’ın rızasına uygun şekillenen bir toplumda bütün insanlar güven ve karşılıklı saygı çerçevesinde yaşamlarını sürdürürler. Toplumun bu şekilde olgunlaşması, meydana gelebilecek fesat eylemlerine fırsat vermez.
İşte cihad bu uğurda çaba sarf etmek ve böyle bir toplumu meydana getirmek için yapılan mücadelelerin bütünüdür. Bu mücadele sonucunda İslam bütün yönleriyle hayata hâkim olduğu, insanlar İslam’ın getirdiği ölçülere samimiyetle uydukları zaman hiç kimse başka biri için kötülük düşünmez, başkasının hakkına tecavüz etmeye kalkışmaz. Yaptığı her davranışının mutlaka hesabını vereceğinin bilincinde olarak, kötülüklerden uzak iyilik ve güzelliklere yakın olur. Kendisi için istemiş olduğu güzelliği başkaları için de ister. Cihad da işte bu ahlakı yaygınlaştırma ve bu ahlakı bozmaya kalkışan kimselere karşı koyma çabasıdır. Bu durumun gerçekleşmesi için cihad faaliyetini yapacak mücahid kimselere ihtiyaç vardır ki, böyle kimseler İslam’ın güzelliklerini, emir ve nehiylerini öncelikle kendi nefsinde gerçekleştirsin, sonra diğer insanlara ulaştırsın ve bu sayede insanlar arasındaki ilişkileri güçlendirip toplumda huzur ve güveni hâkim kılsın.
Bir diğer amaç olan zulme karşı durmayı da bir sonraki yazımızda anlatalım inşallah. Selam ve dua ile…
Yorumlar kapalı.