Kim
mi bu çakallar? Hala anlaşılmadıysa, gelin bir panoramik gezinti yapalım hep
beraber. Aşağılarda, bulutların gölgelediği öbek öbek kümelenmelere yakından
bakalım. İşte o gördüklerimiz, kuzu postuna bürünmüş çakal sürüleri.
Gelin
hep beraber buradan geriye dönüp önce bir parantez açalım; Ah Sabih Kanatoğlu
ah! Sen bu laik çakalların canına okudun da, o peşine takılan zeka fukarası
laik cumhuriyetçiler bunu hala anlamadılar, anlamayacaklar da. Yoksa sen
laiklerin arasına yerleştirilmiş laik görünümlü bir gerici(!) Truva Atı mıydın?
Bak sen, “eşi başörtülü biri Cumhurbaşkanı olamaz” yasal
garabetleriyle önleme savaşı vererek bugün “eşi başörtülü bir BAŞKAN
oluyor”un kapısını araladın. Şimdi kafanı hangi taşlara vuruyorsundur
kimbilir?; Çankaya Köşkünün dış duvarlarına mı, yoksa Anıtkabir’in Aslanlı
Yol’undaki aslan kaidelerine mi, düşünmek bile istemiyorum vesselam..
Ülkenin
kaderini değiştirdin. Elbette gelinen nokta katkıların itibariyle bütün
içtenliğimle sana müteşekkirim. Üzülüp kaygılandığım kesim, senin üç adım
ötesini bile görmeyecek miyop bakış açına kapılanların bugün düştükleri durum.
Onlar şimdi şaşkın şaşkın debelenirken kitleleri rahatsız ediyorlar. Sana
sitemim ya da yakındığım konu bu. Yoksa o çakalların, inandığım tüm dini,
milli, kültürel ve sosyal değerlerime saldırmalarına alıştık. Bu yaptıkları
çirkeflikler, onların acziyetinin kanıtı olduğundan artık kimsenin umurumda da
değil. Atalarımız boşuna “sel akar, dere yatağını bulur” dememişler.
Senin yolunu değiştirmeyi denediğin sel, sekiz yıldır aka aka kendi yatağını
buldu haberin olsun. Tetiklediğin onca kalabalıkların toplandığı Cumhuriyet
Mitinglerindeki tüm şirretlikler de buhar oldu.
Şimdi
“Türkiyelileşme” illüzyonuyla “BAŞKAN” Recep Tayip
Erdoğan’a duydukları kin, nefret ve düşmanlığın ötesinde hiçbir ortak paydaları
olmayan kitleleri peşine takan bir çakal sürüsü de benzer bir hüsranı yaşıyor
olmalı. “Seni başkan yaptırmayacağız” algısıyla baskı ve emanet oylarla barajı
aştıklarında zafer naraları atan çakallar, 1 seçimin “BAŞKANLIK”
yolunda atılmış en ileri adım olduğunu görmekle şaşkına döndüler. Şimdi kısa
yoldan (U) dönüşü yapabilecekleri siyasi kavşak arayışındalar.
Kazdıkları
her kuyuya kendileri düşüyorlar. Güney Doğuda şehirlerin cadde ve sokaklarını
hendeklerle çevreleyen, yerleştikleri mahallelerdeki tüm meskenleri köstebek
gibi açtıkları tünel ve mazgallarla birbirlerine bağlayınca zaptettiklerini
sanan zavallı çakal sürüsü gün be gün erirken “Türkiyelileşme”
türküleri söyleyip insanlığın en kutsal değerlerinin başında gelen “barış”ı
ne kadar kirletip itibarsızlaştıklarının hala farkına varabilmiş değiller.
Öte
yandan kamuflajlı bir başka saldırgan kümesine de bakmak lazım. Devletin kılcal
damarlarına yerleşmiş ihanet şebekesi ile onların algı operasyonlarını
üstlenmiş medya bileşenleri de kayda değer bir başka kümeyi oluşturuyor. Geçen
hergün, bir önceki güne göre daha fazla kan kaybeden bu ihanet şebekesi ve
onlara eklemlenmiş medya lejyonerleri, ne yapacaklarının şaşkınlığı içinde ne
yapabileceklerinin sinsi stratejilerini geliştirme telaşında. İki gün peş peşe
aynı çizgide/rotada görünmeyen bu çakalların ibretlik yalpalamaları tarihe
kazınırken, ibret alabilenler için bulunmaz bir hazine. “Kullanışlı
aptallar” hala kimin koynunda sabahladıklarının farkında değiller. Bu
mahmurluğu kısa sürede üzerlerinden atabileceklerine dair bir emare de
görülmüyor.
Sözün kısası, çakallar sürüleri yine kaybettiler..
kaybetmeye de devam edecekler, nokta.
Yorumlar kapalı.