Otuz yıla yakındır, sırf maddi maliyeti bile süper zengin bir ülkenin bütçesini altüst edecek seviyeye tırmanmış Güneydoğu için yapılan askeri harcamaların her kuruşu boşa gitmiş, halen de boşa gidiyor. Yapılan her harcama, dağa taşa mühimmat adıyla milyon değil; milyar dolarların saçılıp dökülmesinden başka bir şey değilmiş meğer.
Neden mi?
İki gündür Türkiye’nin haber gündemlerinde yer alan; Amanos dağlarında kekik toplamaya giden üç çobanın terörist zannedilerek ikisinin vurulup öldürülmesi, birinin de ağır yaralandığını görüp duymayan kalmadı.
Geride bıraktığımız haftada da, Başbakanın Hakkari Gediktepe’deki siperde askerlerden bilgi alırken çömelmesinin siyasi polemikleri paralelinde askeri gerekliliklerini konuştu durdu Türkiye.. ve yine geçen hafta 11 şehit verilen Gediktepe karakoluna saldırının akabinde, saldırı öncesi istihbarat ile, saldırı gecesi yönetim zafiyetini konuştu durdu Türkiye.. tabi, bu kafa böyle devam ederse daha çok konuşur, gariban vatan evladı Mehmetçikleri bayrağa sarılı tabutlarla vatan toprağına; mühimmat adı altında bu ülkenin kaynaklarını da Güney doğudaki vatan toprağının karanlık vadilerine gömeriz de, ne terör biter ne de terörist.. meğer ki, bu kafa değişirse; işte o zaman terör de biter, teröristte.. benim gibi kafasını ortaya koyup düşünenlerin kafası da, bu kafasızlığın bunalımından kurtulur.
Sözü uzatmadan, bunca karamsarlığın/umutsuzluğun sebebini bir kez daha not edeyim isterseniz; geçen haftanın askeri cihetten gelen en gülünç, en dramatik açıklaması, Hakkari Gediktepe’deki karakol baskınından sonra yapılan açıklamaydı. İnandırıcılığını bir tarafa bırakın, en basit mantık kırıntısı taşımayan iki ayrı tutarsız açıklamanın birinde, baskına gelen teröristler tespit edilmiş ama, çoban zannedilerek herhangi bir önlem alınmamış.. diğerinde ise, gelen teröristler kaçakçı zannedilerek ateş açılmamış.
İşte terörü de terörizmi de besleyen kafa bu kafa, mantık bu yaz/boz düz mantık. Bu mantık gelişmiş çağdaş bir ordunun kurmay mantığı değil; ataride oyun oynayan 10 yaşındaki çocuğun strateji mantığının bile çok gerisinde kalan basit bir mantık.
Sormazlar mı adama; canlıların vücut ısısına duyarlı termal kameralar çobanları tespit ederken, çobanların sürüsünü neden es geçti? Dünyanın neresinde, sürüsü olmayan çoban kategorisi var? Bu sürüsüz çobanlar 1, 2, 3, 5 değil de, 200-300 kişilik çoban sürüsü olarak mı gece yaylımına çıkıyorlar?
Açıklamanın ikinci versiyonu bundan da vahim;
Yine aynı termal kameralara yakalananlar kaçakçı zannedilerek ateş açılmamış, yani görmezden gelinmiş. Sınırı birinci derecede koruma görevi olanların, sınırların yol geçen hanı gibi kullanılmasına göz yummalarındaki vahim hatayı bir kenara koyun; güvenlik boyutu ile yine sormazlar mı adama; kaçakçılar 200-300 kişilik gruplar halinde mi sınırı geçiyor? Yoksa 1, 2, 3, 5 kişiyi geçmemesi gereken kaçakçılar, yöntem değiştirip kaçak mallarını o coğrafi şartlara en iyi uyum sağlayan at, katır gibi taşıyıcı araçlar/unsurlar yerine, 20’li 30’lu gruplara ayırdıkları insanları mı araç olarak kullanıyorlar?
Ve yine bir başka karargah açıklamasında saldırıyı gerçekleştirmek üzere gelenlerin 200-300 değil, 45-50 kişi olduğu söylendi. Bunlardan da 23’ünün karakol baskınına katıldığı ifade edildi. İnsan merak ediyor 23 teröristin dışında kalan 22 veya 27 terörist, baskın esnasında ne yapıyorlardı, acaba bunun da bir açıklaması var mı? Herhalde oraya piknik yapmaya gelmediklerine göre, onlar o gece saatlerce sürdüğü söylenen çatışma boyunca orada ne yaptılar, merak etmemek elde değil.
Şimdi özetleyelim;
Davarsız çoban sürüsü, 200-300 kişilik kaçak mal taşıyan “araç insanlar” ve kekik toplamaya çıkan Amanostaki silahsız vatandaşı ile teröristi ayırt edemeyen kurmay zekası karşısında, sayısı 23’ten 300 kadar değişkenlik gösteren bir terörist grup Türk Silahlı Kuvvetlerine saldırıp karşı atağa da saatlerce direnebiliyor, ondan sonra da elini kolunu salaya sallaya inine dönebiliyorsa, sorumluların sergilediği bu aciz ve basit mantıkla terörist/terörizm önlenebilirse, ben de kafamı keserim.
Yorumlar kapalı.