BİZLER YANLARINDA OLMAYINCA
Ayakları üzerinde duramayan ve bizden uzaklaşma emareleri gösterenlere karşı sorumluluğumuz var. Onlarla bağımızı koparmamamız gerekiyor. Zira unutulan insana birileri, bir çevre mutlaka sahip çıkar. Ya da nefsi ve şeytanıyla başbaşa kalır.
Etrafımızda tanıdığımız pek çok insan vardır. Hayatları sıradan bir şekilde devam ederken birden değiştiklerini ve Allah’a yöneldiklerini görürüz.
Bazen bir Cuma sohbeti buna vesile olur. Vaizin insanı kalbinden yakalayan konuşması dinleyenin içinde var olan cevherin birden ateş almasına neden olur ve ortaya çok güzel bir müslüman çıkar. Bazen arkadaşların tavsiyesiyle Eyüp Sultan’da veya Tosya Yeni Camide kılınan bir sabah namazının manevi atmosferi insanı kucaklar, bir mübarek sahabi ile aynı safta namaza durmuş gibi bir başka iklime dalar ve namaz sonrasında türbenin yanında ellerini Rabbin huzuruna açarak hayata çok farklı devam edeceğine dair söz verir. Bazen Efendimizin sakal-ı şerifini ziyaret, bazen musallâda yatan bir ölünün sessiz seslenişi, bazen bir sel veya deprem veya aniden bastıran ceviz büyüklüğünde yağan dolu insanın hayata yeni bir başlangıç yapmasına neden olur.
Kimi zaman da bir veli kula Allah için yapılan ziyaret, insanın düzensiz hayatını alabora eder. Tevbe ederek geçmişe bir sünger çeker ve her şeye yeniden başlar. Çevremizde, bu şekilde kendisine çeki düzen veren ve ömrünün geri kalan kısmını iyi bir müslüman olarak sürdürmeye çabalayan insanlar az değildir.
Bu samimi müminlerin durumu, Hz. Peygamber Efendimizi her zaman görme imkanı olmayıp da uzaktan arada bir gelerek, hayatlarına O’ndan aldıkları enerjiyle devam ettiren sahabilere benzer. Onlar, Allah Rasulü’nde ve etrafındaki kutlu sahabilerinde gördükleri olağanüstü güzellikteki yaşamdan etkilenerek memleketlerine çok farklı birer insan olarak dönerler. Beldelerine vardıklarında, aldıklarını aktaran birer yansıtıcı gibi çevrelerindekilerin İslâm’ın güzellikleriyle bezenmesine vesile olurlar.
Yorumlar kapalı.