*Hz. Peygamber s.a.v. insanları İslâm’a davet etmeye başladığında, öne çıkardığı en temel ilkelerden birisi, soyuna sopuna, ırkına kabilesine hiç önem vermeden “inananların kardeş olduğunu” beyan etmesidir. Allah Rasulü s.a.v., toplumu oluşturan farklı kesimlerin arasındaki uçurumları kapatmak, herkesi aynı iman etrafına kenetlemek amacıyla din kardeşliği vurgusunu her zaman ön planda tutmuştur. Bundan dolayı Araplarla diğer coğrafyalardan Arabistan’a gelip yerleşmiş olanları kaynaştırmaya çok önem vermiştir.
*İslâm öncesine baktığımızda ise, Allah Rasulü’nden önce böyle bir anlayışın olmadığını görmekteyiz. İnsanlar, kendi kabilesinden olan kimseyi haksız da olsa her halükârda destekliyordu. Bir gün başı sıkıştığında ortada kalmamak için buna mecbur olduklarını bilirlerdi. Bu yaklaşımın sonucu olarak da güçlü olan zayıfı her zaman eziyordu. Medinelilerin Mekkeli muhacirlere kucak açmasını öven şu ayet, müminler arasında oluşan kardeşliğin şahididir: “Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilenler karşısında içlerinde bir çekememezlik hissetmezler; kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerinden önde tutarlar. Nefsinin tamahkarlığından korunabilmiş kimseler, işte onlar saadete erenlerdir.” (Haşr, 9).
*İslâm öyle bir kardeşlik kazandırmıştır ki, namaz için saf tuttuğumuzda yanımızdakinin kim olduğunun hiç önemi yoktur. Irkı, rengi, dili, adı sanı gerekmez. Sadece müslümandır ve Allah’a kulluk için buradadır. Birlikte O’na inanır, O’na kulluk eder, O’ndan yardım dileriz.
*Aynı safta, yüzümüz aynı kıbleye dönük… Kardeş olduğumuzu bu vesilesiyle göstermiş oluruz. Tavafta da öyle değil midir? Aklınıza gelebilecek bütün ırklardan müslümanlar etrafınızdadır, sizinle beraber dönmektedirler. Afrikalısının, Asyalısının, Avrupalısının duaları, gözyaşları birbirine karışır. Arafat’ta bir araya geldiğimizde mahşerin dünyadaki halini yaşarken kardeşlerimizle daha bir kaynaşırız, aramızda olağanüstü bir sevgi bağı oluşur. Pek çoğumuz konuşabilecek birkaç kelime edemesek bile, gözlerimizle anlaşırız. Birbirimizi sevdiğimizi o kadar güzel ifade ederiz ki, kelimelere adeta ihtiyaç kalmaz. Hacdan döndükten sonra iki kelam laflayamadığımız müslüman kardeşlerimizle ilgili anlatacak ne kadar çok hatıramız olur! Kendimiz bile hayret ederiz, bunları biz ne zaman yaşadık diye. İşte bunun adı İslâm kardeşliğidir. Dünyayı ne kadar gezerseniz gezin, böyle bir şeyi başka bir dinde, kültürde göremezsiniz.
*Ne yazık ki bizleri bir arada tutan İslâm kardeşliğinin zayıflamaya yüz tuttuğunu sanırım hepimiz fark ediyoruzdur. Din hayatımızdan yavaş yavaş çekildikçe birbirimize daha fazla yabancılaşıyoruz. İnananları bir arada tutan değerler erimeye başladığından, terör başta olmak üzere yaşanan her olumsuzluk bizleri birbirimize karşı daha fazla geriyor. Aynı ülkeyi paylaştığımız, kardeş olarak kabul ettiklerimize karşı soğuyoruz. Bunca genişlikte olan koca ülke bizlere yetmiyormuş gibi birbirimizle uğraşmaya başlıyoruz. Yaşı elli civarında olanlar toplumda başlayan bu ayrışmayı çok iyi fark edeceklerdir.
Yorumlar kapalı.