Bir hedefi olan ve o
hedefe ulaşmak isteyen insanların mutlaka bir planları, programlı bir hayatları
vardır.“Her şeyden önce plan ve planlama! Nuh (as), gemisini yapmaya başladığı
zaman daha yağmur başlamamıştı”. Gemisini yaptı ve Nuh Tufanında inanları ile
birlikte hayatta kaldı ve insanlığın İkinci Atası oldu. Plansız olmaz,
programsız yaşanmaz. Aksi halde emekli olunca kahve köşelerinde pinekleyerek
adeta ömrünün sonunu bekleyenlerden farkımız kalmaz.
“Eğer gelecek hakkında
düşünmezseniz, asla bir geleceğiniz olmaz” diye tespitler yapmış H. Ford. Hep
çalışmak, her zaman bir şeyler üretmeye, bir şeyler başarmaya gayret etmek
gerekir. Eğer bile bile gücümüzün yettiğinden daha azını olmayı planlıyorsak;
unutmayalım, hayatımızın geri kalan kısmında mutlaka mutsuz olacağız. Kendi
yeteneklerimizden ve imkânlarımızdan kaçıyor olacağız. Bize bahşedilen
kabiliyetleri heba edeceğiz, boşa harcayacağız. Ve Allahüâlem bundan da ahiret
âleminde mutlaka hesaba çekileceğiz.
İnsan bir şeyi ciddi
olarak istemeye görsün, hiçbir şey erişilemeyecek kadar yükseklerde değildir.
Yeter ki azmedelim ve kararlı olalım. “En kötü karar, kararsızlıktan iyidir”,
“En büyük zaman hırsızı kararsızlıktır” diyor bilenler. Erişmek isteği
hedefi olmayanlar çalışmaktan da zevk almazlar. Zorla, istemeye istemeye
yapılan işten hayır gelmez. “Zorla koyuna giden köpek, davara kurt getirir”miş
bilirsiniz. Bir de zorla yapılan işle ilgili Tosya’da bir tabir var, hani
“gakdın geçmiyo, dürttün geçmiyo” deriz ya çaresiz kalınca, söylediklerimiz işe
yaramayınca.
“Hayatı işe yarar bir şekilde kullanmak, onu kendisinden daha uzun ömürlü
bir şey için harcamaktır” aslında. Hayatın kendisinden uzun olan şey aslında
halka hizmet etmek, halkın faydalanacağı eserler bırakmaktır. Halka hizmet
babında hizmet edeceğim diye iş başına gelen seçilmişlerimizin çok daha
dikkatli olması gerekir.
Bir de hizmet edenlere
hakkını vermek gerekir. Nasıl vereceğiz hakkını? Hizmeti göz ardı etmeyerek,
sırf laf olsun, birilerinin hoşuna gitsin diye yazıp çizmeyerek. Hizmete talip
olan ve bunu yerine getirmeye çalışanların moralini bozmaya kimsenin hakkı yok.
Aksine bu “tür”den,
“yazdım gitti”, “konuştum oldu”,mecbur kaldım, ekmek yiyon ordan” gibi aslı
astarı olmayan, üstüne üstlük halkın gözü ile gördüğü, takdir ettiği
hizmetleri, halkı hiçe sayarak, afedersiniz ahmak yerine koyarak yazan, çizen,
konuşan, ama sırf konuşmuş olmak için konuşan kişicikler, bakalım hizmetin
gelmesinin gecikmesinin vebalini nasıl ödeyecekler? Hoşça kalın.
Yorumlar kapalı.