Bilgi çağı, bilgi çağı derken bir bilgi kirliliğinin içine girdik. Çıkabilene aşk olsun. Mütemâdiyen irili ufaklı gazeteler, bildiğimiz, bilmediğimiz televizyon kanalları, internetler, internetteki bilinen, bilinmeyen siteler, insanların kafasını karmakarışık ediyor. Bir meseleyi öğrenmek istiyorsunuz. Hangi televizyon kanalını açarsanız size başka fikir veriyor. Birisi siyaha beyaz diyor, bir başkası beyaza siyah diyor. Ya Rabbi, insanoğlu yaşadığı karmaşada nasıl şaşkına dönmesin. Toplumun hangi yönüne bakarsa baksın tereddütler içinde kalıyor. Bu karmaşa onun ruhunu sıkıyor, bunaltıyor, daraltıyor. Giderek uykuları kaçıyor. Sinir sistemi bozuluyor. İçindeki yaşama sevinci kayboluyor.
Ya dogmatizmin, ya fanatizmin kucağına düşüyor. Ya tereddütler içinde adım atamaz hale geliyor. Oysa nezih, temiz, güzel bir hayat yaşamak onun da hakkı. O da huzuru tatmak, güzelliği yaşamak istiyor. Ama çevre onu kıskıvrak bağlıyor. Öyle sistemli bir şekilde insanın içindeki güzellikler yıkılıyor ki, bazen kendisi bile farkına varmıyor. Çünkü zehir birdenbire değil, aniden değil, damla damla, zerre zerre veriliyor. Hem de hiç ummadığımız bir şekilde.
“Yemekteyiz” adı altında sunuldu, biz de çoluk çocuğumuzla televizyonun başına kurulduk ve izledik. Zâhiren bakılırsa masum görünen bir program. Ama altmış sekiz ülkede, aynı anda yayına girdiğini düşünürsek, bir müddet asıl sebepleri araştırmamız gerekiyor. Sanırım televizyon tarihinde bu kadar adi, bu kadar iğrenç bir program yayınlanmadı desek yanlış olmaz. Sosyolojik bir inceleme yapacak olursak, bütün dünya kültürlerinde ortak bir yön görürüz. Nimete saygı, ekmeğe saygı, sofraya saygı. İşte bu programda gizli gizli yıkılmak istenen bu. Nankörlük, saygısızlık, kabalık, küstahlık, terbiyesizlik ne ararsanız hepsi var.
Onun yanı sıra yine altmış sekiz ülkede birden yayınlanan evlendiriyoruz programları. Ayakta duracak hali kalmamış bir takım hasta, sakat, ihtiyar insanlar bu programa genç insanlarla beraber çıkartılarak alay konusu yapılıyor, eğlence konusu yapılıyor. Bu zavallıların haline kimisi kıs kıs, kimisi kahkahalarla gülüyor. Bakıyorsunuz, seksen yaşındaki bir adam, otuz beş yaşındaki bir hanıma talip oluyor. Bazen otuz beş yaşındaki bir hanım yetmiş beş yaşındaki bir adama talip oluyor. Adam sahneye çıkıyor, her tarafı dökülüyor. Kahkahalar birbirini takip ediyor. Böylece yaşlılığa saygı, şefkât, acıma duyguları ortadan kaldırılıyor. Lütfen çoluk çocuğumuzla neleri izlediğimize, izlettirdiğimize dikkat edelim olur mu? Hoşça kalın.
Yorumlar kapalı.