Kemal Ilıcak’ın Tercüman gazetesinin en etkili yazarlarından hafızamdan silinmeyen iki isimden biri Rauf Tamer, diğeri rahmetli Ahmet Kabaklı hoca. Rauf Tamer’in Siyasi yazılarından derlediği ve 1975 yılında Toker Yayınlarından çıkan kitabı “Solun Namusu”, o yıllarda bizim kuşağın en çok okuduğu kitaplardan biri idi. Hele hele Bülent Ecevit’i sevmeyen, ona muhalif düşünenlerin değişmez “başucu” kitaplarından liste başı olan bu 300 sayfaya yaklaşan hacmi ile “Solun Namusu” idi. Sanırım aynı ismi çağrıştıran “Solun Namusu: Uğur Mumcu” isimli 2009 yılı basımı 96 sayfalıkta Kolektif hazırlanmış bir kitap var ve bir bakıma Uğur Mumcu ismine sığınılarak toplumdaki solun kirliliğinden arınmanın tövbesi olarak yayınlandı. Her neyse konum o değil.

 

Solun evrim geçirmiş “Sosyal Demokrat” iddialı kimliğine en çok atıf yapılan CHP’nin güdümlü lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun son günlerde çokça yankı bulan çözümcü yaklaşımlarındaki samimiyetine bakmak istiyorum. Onun, en hafif deyimi ile “ikiyüzlülük” yada “utanmazlık” olarak nitelendirilebilecek davranışı oldu bana Rauf Tamer’in “Solun Namusu” kitabını hatırlatan. İnsanda birazcık utanacak, kızaracak yüz olmalı.

 

Daha dün gibi hatıralarımızda yerini almış olan bir Anayasa değişikliği, TBMM’nde 411 oyla kabul edilmiş, ertesi gün Hürriyet gazetesi’nin “Kaosa Kalkan 411 El” manşetinin de rüzgarını arkasına alan Deniz Baykal liderliğindeki CHP, konuyu alelacele Anayasa Mahkemesine taşımış ve Anayasa Mahkemesi Anayasayı çiğneyerek Türkiye Cumhuriyetinin inşa edildiği üç erkten ikisini, Yürütme ve Yasamayı fiilen ipotek altına almış ve yapılan değişikliği iptal etmişti.

 

İşte bana “Solun Namusu” kitabını çağrıştıran da, CHP’nin bu baş vurusunda, CHP’nin bugünkü lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da imzasının olmasıydı. Bir cümleyle hatırlatmak gerekirse; o iptalin konusu, Kılıçdaroğlu’nun bugün “çözümleyeceğim” yüzsüzlüğünü yaptığı başörtüsü sorununu Üniversite eğitimi seviyesinde çözen Anayasa değişikliği idi.

 

Şimdi haklı olarak sormazlar mı adama; başında bulunduğun CHP ile “başörtüsü sorunu”nu nasıl çözeceksin? Bir yandan Meclis’te “hayır” oyu verdiğinizi, sonra 411 oyla kabul edilen bir anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi’ne götürüp “iptal ettirdiğinizi”, 20 yıldır hak ve özgürlükler adına gündeme getirilen en ufak değişiklik tekliflerinin bile tartışılmasına fırsat vermeden üzerine çullanıp boğacaksınız ve şimdi çıkıp “Biz çözeriz” ikiyüzlülüğü ile milletin hafızası ile alay edeceksiniz. Bunun yalan ve ikiyüzlülük olduğuna kanıt, partinizin “Çelik çekirdek” yada “Polit büro”sundan aldığınız uyarı en büyük kanıtı.. ve siz bu uyarılar karşısında bugüne kadar kadar defalarca sergilediğiniz “çarketme” mizacınızla “Anayasa Mahkemesi kararı var ama çözeriz” gibi bir belirsizliğe havale edip milleti kör ve sağır, üstelikte aptal mı sanıyorsunuz? Millet size niçin inansın ve güvensin ki?

 

Kılıçdaroğlu’nun özellikle “Alevi Dedeliği” misyonunda aidiyetinin doğallığı içinde “Takiyye yapmak” kültürel kodlarında saklı bir gerçek. Oysa amacına ulaşıncaya kadar “Takiyye yapması” gereğine göre hareket etmek istemesi, artık bu çağın çok gerilerinde kaldı. Siyasette hiçbir ilkesi olmadan ve herkesin ağzına bir parmak bal sürerek amacına ulaşma oportünizmi, olsa olsa kendisine ve partisine kaybettirir. Nitekim, konuyu havale ettiği , “CHP Bilim ve Kültür Platformu Başkanlığı”na getirdiği ODTÜ öğretim üyesi, sosyolog, Prof. Dr. Sencer Ayata’nın basına yansıyan ilk açıklamaları, kelimenin tam anlamı ile bir fecaat. Ayata’nın başörtüsü/türban meselesine getirdiği çözüm, gerçekten akla ziyan.

 

Cumhuriyet Gazetesi’ne yaptığı açıklamada; “Çözüm üretmek istenirse ara yollar bulunabilir, uzlaşmanın çeşitli yöntemleri olabilir. Hatta başı örtme şeklinde yada şekil çeşitlemesinde bile mutabakat sağlanabilir. Bizim geleneksel baş bağlama tarzlarımızda saçın tamamen kapatılması şart değil. Bir uzlaşma olsa taraflar diyebilir ki ‘Biz başın örtülmesine ‘evet’ diyelim, ama siz de o bizim bir şekilde daha bir siyasi kimlik gibi algıladığımız görüntüden vazgeçin.’

 

Prof. Ayata’nın “Anadolu’da işçi ve çiftçi kadınların saçları bazen gözükebiliyor… Çözüm üretmek istenirse ara yollar bulunabilir.. Geleneksel baş bağlama tarzımızda saçın tamamen kapatılması şart değil..” çözüm önerisi ile varılmak istenen nokta; başörtüsünü çözerek(başı açtırarak) çözüme ulaşmak. Ayata’nın dahiyane formülü bu.

 

Ayata’nın bu formülüne tekrar döneceğim, bugünlük yerim kalmadı. Yazımın başında Rauf Tamer’in “Solun Namusu” kitabını niçin hatırlattığımı umarım bir nebze anlatabildim; kafa hep aynı mermer kafa. Esenlik dileklerimle..

Başörtüsü ve Solun Namusu..

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - takipcimx - instagram likes - postegro - sahabet giriş - Aviator oyna - instagram followers buy - Twitch view bot - mersin escort - casino siteleri - sms onay - likitdeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - takipcimx - instagram likes - postegro - sahabet giriş - Aviator oyna - instagram followers buy - Twitch view bot - mersin escort - casino siteleri - sms onay - likit