Mevlana
(ks)’nın öğütlerinden bir diğeri de başkalarının kusurlarını araştırmamaktır.
Başkalarının kusurlarını araştıran, kendisini başkalarına odaklayan kimse kendi
hata ve kusurlarını göremez. Kusurların örtülmesi “bize bir kötülük yapmış olan
insanın bu kötü davranışı karşısında ona karşı iyi davranmak suretiyle onun bu
kusurunu örtmek şeklinde olabileceği gibi, bir kişinin yanlışını ifşa ederek
onu toplum içinde küçük düşürmekten sakınmak” şeklinde de olmaktadır.
Gerçekte bize haksızlık
etmiş, yanlış yapmış, bizi üzmüş, ezmiş bir insanı affetmek, onun hata ve
kusurlarını görmemezlikten gelmek insana çok ağır gelen bir meziyettir. Ama
güzel huyların en asaletli olanlarından biridir. Çünkü iyilikle, kötülük bir
olmaz. Kötülüğü iyilikle karşılayacağız ki, aramızda düşmanlık bulunan kimse
candan bir dost olsun.
İnsanların kusurlarını yüzlerine vurduğumuz zaman, kendilerini savunmaya
geçecekleri için onların hatalarını görmelerini de engellemiş oluruz. Fakat
bize karşı göstermiş olduğu kötülük karşısında, iyilikle karşılık verdiğimizde
onun bu kötü davranışını fark etmesine ve kendisini düzeltmesine daha çok katkı
sağlamış ve böylece hem kendisine hem de başkalarına zarar vermesini önlemiş
oluruz.
Kusur örtmenin bir başka türü ise, başkalarının yanında ifade edildiğinde rahatsız
olacağı bir yönünü gizleyerek o kişiyi toplum içinde mahcup etmemek şeklinde
olabilir. Herkesin zaafları, hoş olmayan yönleri olabilir. Fakat bazı kimseler
kendilerini bırakıp, başkalarının kusurlarını, zaaflarını, eksiklerini
araştırıp onların dedikodusunu yapmayı adeta kendilerine meslek edinmişlerdir.
Dedikodu, “gerçek olup olmadığı bilinmeden başkalarına kara çalmak, insanları
kötülemek, kınamak, suçlamak amacıyla yapılan konuşmalar” olup, sözlü
saldırının günlük yaşantıda yer alan en etkin ve yaygın biçimidir. Ev
toplantılarında kadınların, komşuların, işyerinde çalışanların birbirlerini
çekiştirmesi, kendilerince kötü yönlerini döküp sayması dedikodunun toplumsal
yaşantıdaki yerini gösterir.
Başkalarının kusurlarını ortaya koymanın bir başka nedeni de bir kimsenin iyi
durumda olmasını istememek olan “kıskançlık”tır. Kişi bir özelliğinden dolayı
kıskandığı diğer kişinin eksik ve kusurlarını ortaya koyarak adeta ondan
intikam almak istemektedir. Bu çok kötü bir huydur ve acilen bu huydan vazgeçmek
gerekir. Tosya’da yaygın olarak kullandığımız “hasutluk” tam da buna bir
örnektir. Gıpta etmek varken hasutluk bizim neyimize? Hoşça kalın.
Yorumlar kapalı.