“Aytunç Altındal ülkemizin yetiştirdiği en önemli araştırmacı yazarlardandır. Gizem bilimci de denilebilir. Bütün hayatı, hayat tarzı, çalışmaları da hep gizemli olmuştur. Bu hayattan ayrılışı da aynı şekilde gizemli bir şekilde gerçekleşmiştir. Milliyetçi, muhafazakâr bir araştırmacı gazeteci olarak Aytunç abi, benim örnek aldığım isimlerin başlarında geliyordu.”
Bir röportajından:
“Eğer Atatürk’ün siyasi vasiyeti açıklanırsa yer yerinden oynar” diyorsunuz. İslam ülkelerinin birbirinin gözünü oyduğu bu dönemde ‘yeri yerinden oynatacak kadar önemli olan nedir?
Öncelikle son 33 yıldır neyi iddia ettiğimi bir kez daha anlatmam gerekiyor. Ben diyorum ki; Atatürk’ün Hilafet ve Saltanat konusunda bazı fikirlerini, düşüncelerini, görüşlerini içeren notlar var. Zaten bunları Nutuk’ta da dile getiriyor.
Atatürk’ün Nutuk’ta dile getirip bizim anlayamadığımız bir bölüm mü var?
“Bugün (1922) dünyada sadece 3 Müslüman ülke var. Bu sayı ileride 40-50′ ye yükselirse, Hilafet işte o zaman yeniden gündeme gelir” diyor. Bakın bunları ben demiyorum Mustafa Kemal diyor ve Nutuk’ta söylüyor. Yani ortada bir yalancılık durumu varsa, Nutuk’un yalancısıyım. Dolayısıyla ben Mustafa Kemal’in ‘siyasi vasiyeti’ ile ilgiliyim; yoksa ‘Makbule’ye 50 Lira, Erdal’a bilmem kaç lira verin’ şeklindeki bir vasiyet ne beni, ne de başkasını ilgilendirir.
Peki bu vasiyette çağdaş dünyayı değiştirecek neler gizli?
Hilafet işte tam bu dönemde yani Müslümanların atıştıkları günlerde etkili olur.
Aytunç Altındal vefatından önce şu vasiyette bulundu: Cenazemde tekbirler getirilsin. Cenazemi AGD’li gençler kaldırsın…”
“Müslüman gibi yaşadım, Müslüman gibi hatırlanmak istiyorum” cümlesi de yine vefatından hemen önce merhuma aitti.
Gerçekten de öyle oldu…
2013 yılında (18 Kasım), ani bir rahatsızlık sonucu Hakk’a yürüyen Aytunç Altındal’ın naaşı tekbirlerle ebediyete uğurlandı. Dönemin AGD İstanbul Şube Başkanı Ali Uğur Bulut, il başkan yardımcıları, ilçe başkanları ve çok sayıda Anadolu Gençlik Derneği mensubu genç, Aytunç Altındal’ın cenazesine katılıp tekbir getirdi.
O dönem konuşulan bir şey daha oldu;
Merhum Aytunç Altındal’ın bir zehirlenmeye kurban gidip gitmediği…
Aytunç Altındal’ın yakınları da ünlü yazarın kanserden ölmediğini, zehirlenerek öldürüldüğünü öne sürdü, o dönem.
Zira merhum ‘ölümünün araştırılmasını da vasiyet etmişti’, ayrıca…
Bu kadar da değil; Aytunç Altındal’ın kızı Yonca Bayrak’ın ifadelerine bakalım;
“İnsanlar nasıl yaşarlarsa o şekilde ölürler. Babam da araştırmaları, kitapları ve yazıları ile dünyanın tüm güç dengelerini elinde tutan gizli güçler hakkındaki bilgileri derleyip toparlayan, olaylar arasındaki bağları çabuk kavrayıp, çözen bir kişiydi. Bu durumun söz konusu çevrelerde büyük rahatsızlık yaratmış olduğunu zaten biliyorduk. Dünyada benzer şekilde bu odakları rahatsız etmiş kimi yazar, araştırmacı veya siyasetçilerin akıbetinin aynı şekilde olmasının tesadüf olacağını zannetmiyoruz. O yüzden babamın bu ani ölümü ile ilgili zehirlenme şüphesi ile hukuki haklarımızı kullanacak girişimleri bugünden başlatıyoruz. Bu şüpheli ölüm için resmi mercilere suç duyurusunda bulunacağız. Konunun araştırılmasını istiyoruz.”
Altındal’ın çalışma arkadaşı Dr. Naciye Selin Şenocak da, “Aytunç bey çok cesurdu. Canı pahasına memleketi için tüm bilgileri aktarmaktan kesinlikle çekinmedi. Bundan dolayı susturmak istediler.” dedi.
ANADOLU GENÇLİK DERNEĞİ (AGD)…DERUNİ…16’LAR KALPERENLER…GENÇÇERİLER….KUL BİLGE…ÖTÜKEN….ATSIZ…
SIR SAHİPLERİNE SELAM OLSUN
Yorumlar kapalı.