İnsanların yapabilecekleri, işleyebilecekleri;
duyduğumuz, bazen de gördüğümüz veya şahit olduğumuz ayıplarını, kusurlarını,
araştırmak, açık etmek yerine örtmek gerekir. İnsan olmanın, insanlığı
kavramanın gereği budur. İnsanları ayıpları ile değerlendirmekten, onlar
hakkında ayıplarına bakarak hükme varmaktan da kaçınmak lazımdır. Böyle
ayıplarla hüküm verilen insanlardan meydana gelen toplumlarda huzur kalmaz.
Ayıpları örtmekte gece gibi, güzel, iyi, faydalı
şeyleri açığa çıkarmakta ise gündüz gibi olmalıdır. Kişilerin ayıpları peşinde
koşmak, ayıpları ortaya dökmek, bu kötü huyu alışkanlık haline getiren kişi
için zaten ayıpların en büyüğü, en kötüsüdür. Unutmamak gerekir ki,
başkalarının ayıplarını, kusurlarını araştıranın ayıpları ve kusurları da
başkaları tarafından araştırılır.
Başkalarının ayıpları ile beslenerek yaşama imkanı
yoktur. Şeref ve haysiyet sahibi insanlar, başkalarının ayıplarını
öğrendiklerinde üzüntü, bu ayıpları saklamaktan, örtmekten sevinç duyarlar.
İnsan olma sanatında çırak kalmış birisinin, başarılı olma sanatında usta
olmasının hiçbir kıymeti yoktur. Çünkü ayıp satmak yani yaymak aslında hileden
başka bir şey değildir. Hileli sanat ise er veya geç ortaya çıkar ve sahibini
mahcup eder, rezil rüsva eder.
Her insan hata yani kaza yapabilir. Bu güne kadar
bizim kaza yapmamış olmamız, bundan sonra da kaza yapmayacağımız anlamına
gelmez. Ayıpları ortaya dökmenizden daha feci bir kaza yoktur. Hele kendinizde
mevcut bir kusuru başkaların da görüp de ortaya dökmek kadar kasıtlı bir kaza
yoktur. Kişi önce kendine bakmalı, tarafsız bir gözle kendi kusurlarını görmeye
çalışmalıdır. Kişinin derdi kendi nefsi olursa, başkalarının kusurlarını,
ayıplarını görmeye zaten zamanı kalmaz.
Kişi kendini “sütten çıkmış ak kaşık” olarak gördüğü
sürece, kendinden gayrısını hep kusurlu görür.
Çalıştığınız büyük bir işyerinde bir takım kusurları,
hataları görebilir, duyabilirsiniz. Bunları başkaları ile paylaşabilirsiniz.
Hatta daha da ileri gider, patronunuzun inançlarına bile dil uzatabilirsini.
Laf olsun torba dolsun, belki muhabbet olsun babından gevezelik etmiş
olabilirsiniz. Gavurun ekmeğini yiyen kılıcını sallayacakken, yediğiniz ekmeğin
teknesine edebilirsiniz.
Gün gelir işyerinizin kusurlarını paylaştığınız kişi
de bir kusur işleyebilir veya işlemiştir diye iftiraya uğramış olabilir. Ekmek
yediğiniz müessese için söylediklerinizi unutur, sırf kendi nefsinizin işine
geldiği için başlarsanız ayıp kusurları ortaya dökmeye, mutlaka o kişinin de
canı yanınca sizin paylaştıklarınızı ortaya dökmeyeceğini kimse garanti edemez
değil mi? Unutmayın; “eşeğin canı yanınca, atı geçer”.Hoşçakalın.
Yorumlar kapalı.