Bu gün avukatlar günü. Bu gün ülkemiz yeni bir anayasa yapılmasına ilişkin çalışmaların heyecanını, avukatlar da, yeni Avukatlık Kanunu yapılması talebinin, nihayet ele alınmış olmasının mutluluğunu yaşamaktadır. Her iki çalışma da, hem ülkemiz hem de avukatlık mesleği açısından son derece önemlidir. Bu süreçte, tüm toplumsal kesim ve grupların, sivil toplum örgütlerinin, toplumun tüm dinamik unsurlarının, görüş ve önerilerde bulunması, bu çalışmalara katkı vermesi, asgari müştereklerin tespiti açısından şarttır. Bu katkılar da tek başına yeterli değildir. Özellikle sivil toplum örgütlerinin, bu çalışmaların içinde yer alması, çalışmalara aktif olarak katılması gerekmektedir. Sadece katılımcı demokrasi ilkesi açısından değil; en geniş toplumsal uzlaşma metni olan anayasanın gerektirdiği uzlaşının, en yetkin düzeyde gerçekleşebilmesi açısından da, aktif katılım şarttır. Bu süreçte, gerek yeni Anayasa’dan gerekse Avukatlık Kanunu’ndan beklentilerimiz şöyle özetlenebilir:
1. Anayasa ile ilgili talep ve beklentilerimiz:
· Anayasa, bireysel hak ve özgürlükleri temel almalı ve “toplumsal ilişkileri içinde tanımlanmış birey” ekseninde düzenlenmelidir. Devlet ve bürokrasi odaklı anlayış, çağın demokratik ihtiyaçlarına cevap vermemektedir.
· Hak ve özgürlükler, bireyin atomize bir varlık değil, diğer bireyler ve toplumla ilişkileri içerisinde değer ifade ettiği dikkate alınarak tanımlanmalıdır. Bireysel hak ve özgürlükler kadar, sosyal hak ve özgürlüklerin tanımlanması ve koruma altına alınması şarttır. Bu bağlamda, kamu çalışanları dâhil, tüm emekçilerin, grevli, toplu sözleşmeli sendikal hakları güvence altına alınmalıdır; sosyal güvenlik hakkı, tüm toplumu kapsayacak şeklide ve en geniş kapsamı ile düzenlemelidir.
· Bireysel hak ve özgürlükleri ihlal eden tüm kamusal tasarrufların, yargı dâhil, hangi erke ait olursa olsun kovuşturulması imkânı yaratılmalıdır.
· Öğretimde, çocuklarımıza fırsatlar sunan, seçenekleri değerlendirme, seçimini kendi yapma, kararını kendi verme imkânı sağlayan düzenlemeler yapılmalı; yöneten, yönelten, karara katılma imkânı tanımayan tek yanlı ve tek yönlü sistem terk edilmelidir. Milli hedefler, bu bağlamda, seçenek ve fırsatlar olarak tanımlanmalıdır. Seçenek ve fırsat eşitliği yaratmanın, devletimizin birincil görevi olduğu unutulmamalıdır.
· Evrensel ortak aklın parçası olan ortak aklımızla, kendi yaşamımızı, hukukumuzu, düzenimizi belirleme hakkımızı sınırlandıracak; gelecek nesillerin ortak aklı üzerinde ipotek niteliği taşıyacak her türlü dogmadan uzak kalınmalıdır.
· Kamu adına güç kullanacak kurumların yetki alanları açık bir şekilde düzenlemeli ve güç, birbirini dengeleyecek ve denetleyecek kurumlar arasında dağıtılmalıdır. Bu dengenin kurulması ve denetimin gerçekleştirilmesi sırasında, kurumlar arası çatışmayı engelleyecek önlemler tanımlanmalı, yetki gaspları ve kamu gücünün her çeşit kötüye kullanımı anayasal yaptırıma bağlanmalıdır.
· Kamu adına karar vermeyi gerektiren tüm etkinlikler, azami katılıma açık şekilde düzenlenmeli, karar süreçlerine, bundan etkilenecek tüm öznelerin etkin katılım hakkı güvence altına alınmalı, “yönetim” kavramı yerine, “yönetişim” kavramı esas alınmalıdır.
Siyasal partilerde, “ön seçim” zorunluluğu başta olmak üzere, “parti içi demokrasi”yi sağlayacak yöntemler, anayasal güvence altına alınmalı, siyasette tekelleşmeyi engelleyecek düzenlemeler yapılmalıdır. İstikrar uğruna demokrasiden fedakârlık anlamı taşıyan seçim
· barajı, asgari seviyeye (% 3) indirilerek, bu oranın azami sınır niteliği, anayasal güvence altına alınmalıdır.
· Demokratik sistemler arasında, parlamenter demokrasi tercihimizdir. Başkanlık ya da yarı başkanlık gibi, istisnai uygulamalar dışında, baskıcı rejimlere dönüşebilen; toplumsal sınıf, grup ve kesimlerin azami ölçüde temsil edilebildiği parlamentonun, yürütüme üzerindeki ve dolayısıyla muhalefetin, iktidar üzerindeki denetim imkânlarını sınırlandıran sistemlerden uzak durulmalıdır.
· Milli bütünlüğümüz esas alınmak ve üniter yapımız muhafaza edilmek kaydıyla, yere yönetimlerin yetki ve görev alanları genişletilmeli, yerel yönetimler ile merkezi yönetim arasındaki bağlantı, demokratik planlama örgütü vasıtasıyla güçlendirilmeli, rasyonel bir idari yapılanma sağlanmalıdır.
· Kamu yönetiminde terfi başta olmak üzere, tüm özlük hakları, liyakat esas alınarak, anayasal ölçütlere bağlanmalıdır. Bu ölçütlerin belirlenmesinde, insanın yarışmacı doğası gözden kaçırılmamalıdır.
· Demokrasi çoğunluk rejimi değildir; azınlıkta da kalsa, tüm düşüncelerin, yayılma ve örgütlenme haklarının anayasal güvence altına alındığı, çoğulcu bir düzenleme yapılmalıdır.
· Yüksek yargı kuruluşları üyelerinin, belirli süreler için ve doğrudan halkoyu ile seçilmeleri sağlanmalıdır. Bu bağlamda, üyeleri tüm mensuplarının katılımı ile seçilen, Hâkimler Yüksek Kurulu, Savcılar Yüksek Kurulu ve Avukatlar Yüksek Kurulu ihdas edilerek, bu kurulların göstereceği adaylar arasından, doğrudan halkoyu ile seçilecek bir Adalet Yüksek Kurulu oluşturulmalıdır. Bu Kurul, yargı mensuplarının özlük işleri dışında, adalet politikalarının oluşturulmasında da etkili kılınmalıdır. Toplumsal iş bölümünü, salt piyasa aracılığıyla belirlemeyi savunan liberal sistem, ekonomik krizler döngüsünden kurtulamamaktadır. İş bölümünü katı bir merkezi planlama ile belirlemeye çalışan sosyalist sistem de, insanın yarışmacı doğasını göz ardı ettiği için, hantallaşmış, ekonomik işleyişi tıkamıştır. Bu sebeple insanın yarışmacı doğasını, diğerlerinden önde olma isteğini (yani biyolojik bağımsızlığından kaynaklanan istek ve ihtiyaçlarını) göz ardı etmeyen; piyasanın işleyişine yol ve hedef gösteren, teşvik edici, yönlendirici ve demokratik bir planlama örgütü düzenlenmelidir. Bu örgüt, yerel düzeyden başlayarak ve her bir düzeyde, bir üst düzeye temsilci vermesi sağlanarak, bölgesel ve ulusal düzeylerde, doğrudan halkoyuyla ve süreli olarak seçilmelidir. Böylece hem girişimcilik yarışması toplumsal yarara dönüştürülebilecek hem de piyasanın işleyişine yön veren düzenlemeler, atanmış bürokratlar tarafından değil, halkoyu ile seçilmiş, halkın istek ve eğilimleri ile duyarlılıklarını doğrudan tespit edebilen temsilciler tarafından belirlenecektir.
· Kooperatifçiliği teşvik eden, başta orman köylüsü olmak üzere, tüm üretken kesimlerin örgütlenme hakkını güvence altına alana düzenlemeler yapılmalıdır.
· Anayasa, hak ve özgürlükler ile temel kurumları düzenleyen çerçeve metin niteliği taşımalıdır.
1. Avukatlık Hukuku ile ilgili beklentilerimiz:
· Barolar Adalet Bakanlığının vesayetinden kurtarılmalıdır (TBB tarafından yapılan Avukatlık Kanunu Değişiklik Önerisi Çalışma Metni’nde bu hususta yeterli düzenlemeler yapılmıştır. Bununla birlikte, Adalet Yüksek Kurulu bünyesinde Avukatlık Yüksek Kurulu talebimizi yineliyoruz.
· Zorunlu müdafilik uygulaması, sadece soruşturma aşamasına hasredilmeli, kovuşturma aşamasında adli yardım koşullarına bağlanmalı ve ücretleri angarya olarak algılanacak seviyeden kurtarılmalıdır.
· Tarafları uzlaştırmanın sosyal yarar sağlayacağı belirli uyuşmazlık türleri ile değeri belli miktarı aşmayan her türlü uyuşmazlıklarda, tarafların dava açmadan önce barolara başvurusu zorunlu hale getirilmeli, uzlaşma girişimini yürütecek avukatlar baro tarafından görevlendirilmeli, arabuluculuk faaliyetleri, sosyal hastalıkların hekimi olan avukatlık mesleğine hasredilmelidir.
· Avukatlık mesleğini belli bir standarda bağlayacak “avukatlık sınavı” uygulamasının başlatılmalıdır (TBB çalışmasında, bu hususta yeterli düzenleme yapılmıştır)
· Avukatlık stajının belli bir standarda bağlanması için, TBB nezdinde eğitim merkezi kurulmalı ve bu düzenlemeden sonra, staj sonrası sınavı ihdas edilmelidir (TBB çalışmasında bu talebe cevap verilmiştir),
· Avukatlık Kanunu’nun 27. maddesinde düzenlenen fondan stajyer avukatlar da yararlandırılmalı, avukat yanındaki staj bölümü ücrete bağlanmalı, bu giderler için fondan destek verilmelidir (TBB çalışması, bu talebi kısmen karşılamaktadır),
· Staj süresi en az iki yıl olmalı, bunun en az altı ayı staj eğitim merkezinde geçirilmeli, staj eğitiminde mesleki formasyona özel önem verilmelidir (TBB çalışması bu talebe cevap vermektedir),
· Avukatların meslek içi eğitimini sağlamak üzere yasal düzenleme yapılmalıdır.
· Mesleğe yeni başlamış avukatların ekonomik sorunlarına çözüm getirmek üzere, staj kredilerinden, ruhsatname tarihi üzerinden beş yıl geçmemiş avukatlar yararlandırılmalıdır.
· Hukuk devleti niteliğinin gereği olarak, “zorunlu hukuksal yardım sigortası” düzenlenmesi ivedilikle gerçekleştirilmelidir.
· Değeri belli bir miktarın üzerinde olan davalar, “zorunlu avukatlık” uygulamasına tabi tutulmalıdır.
· Zorunlu müdafilik ücretleri, hizmetin kamu görevi niteliği taşıdığı da dikkate alınarak, KDV istisnaları arasına alınmalıdır.
· Serbest meslek olarak düzenlenen avukatlıkta, rekabetin engellenebilmesi ve daha rahat koşullarda daha nitelikli hizmet sunulabilmesi için, havuz uygulaması başlatılmalıdır.
· TBB’ye, hukuk fakülteleri müfredatına müdahale etme imkânı verilmeli, barolara, eğitim programını yetersiz gördükleri fakültelerin mezunlarını baroya kayıt etmeme hakkı tanınmalıdır.
· TBB nezdinde, kamu avukatları kurulu oluşturulmalı, kamu avukatlarının baroya kaydı zorunlu hale getirilmeli, aidatlarının da idare tarafından ödenmesi sağlanmalıdır.
· Avukatlık mesleğinden emekli olanlarla, hâkimlik ve savcılık mesleğinden emekli olanlar arasındaki sosyal haklar ve emekli gelirlerine ilişkin uçurum ortadan kaldırılmalıdır.
· Ceza soruşturması aşamasında, şüpheli veya mağdur-müştekinin muvafakati ile avukat adayının, işi kabul edip etmeyeceğine karar vermek üzere dosyayı inceleme yetkisinin düzenlenmelidir.
· Avukatlara, hukuk davalarında delil olarak kullanmak üzere yeminli ifade alma imkânı sağlanmalı, her türlü dava için delil toplama imkânı açık olarak düzenlemelidir (TBB çalışmasında, deli toplama hakkı düzenlenmiştir).
· Çekişmesiz yargı alanına giren işler için barolara yetki verilmeli, baroların bu yetkilerini, tekâmül kurslarını tamamlayan avukatlara devretmelerine imkân tanınmalıdır.
· Beş yılını tamamlayan avukatların yeşil pasaport almasının sağlanmalıdır (TBB çalışmasında bu talep, kısmen karşılanmıştır).
· Sendikalar ve kamu kuruluşu niteliğindeki meslek teşekkülleri ile belli sayıdan fazla bağımsız bölüme sahip kat mülkiyetli yapılarda, sözleşmeli avukat bulundurma zorunluluğu getirilmelidir (TBB çalışmasında bu husus düzenlenmiştir).
· Yabancı avukatların ülkemizde çalışması engellenmeli, büyük avukatlık ortaklıklarının, küçük illerde fiilen şube açarak ya da o yerdeki avukatları ya da avukat ortaklıklarını taşeron gibi kullanarak emek sömürüsü yapmaları engellenmelidir. TBB çalışmasındaki, yabancı avukatlık ortaklıklarına, yabancı unsurlu davalarla sınırlı olsa dahi, çalışma yetkisi veren hükümler, derhal kaldırılmalıdır.
Bu duygularla tüm avukatların avukatlar gününü kutluyor ve 2012 yılının mesleğe yönelen tüm olumsuzlukların ortadan kalktığı, hukukun üstünlüğünün gerçek anlamda sağlandığı bir sürece başlangıç oluşturmasını temenni ediyoruz.
Saygılarımızla…
Birlik Hukuk Derneği
Yönetim Kurulu
Yorumlar kapalı.