Hayırlı ve güzel amellerle süsleyeceğimiz yeni bir haftaya başlarken, sabra vasiyetleşme konusunda kısa bilgiler vererek Asr Suresi tefsirimizi bugün bitireceğiz inşallah.
Sabretmek hep yanlış anlaşılagelmiş bir erdemdir. İslam’ın da bağlılarına sabrı emretmesi, bizim bu konu hakkında daha dikkatli düşünüp yaşamamızı da beraberinde getirir.Yalnız şu konuya dikkat edilmelidir ki ayette övülen ve tavsiye edilen sabır, iman ve güzel amel ile Hak ve hayır yolunda sabırdır ki bu şecaat, sadakat ve mertlik şiarıdır. Yoksa “her kötülüğe katlanmak, her aşağılığa boyun eğmek, pislikler içine düşüp de, her ne pahasına olursa olsun, ondan çıkmaya, kurtulmaya çalışmamak, çabalamamak, batılda, fenalıkta -ne olursa olsun- saplanıp kalmak ve şerre rıza göstermek demek olan tembellik, zillet ve miskinlik ile düşüklükten ibaret bulunan duygusuzluk değildir”. Çünkü “Üstünlük, ancak Allah’a, O’nun elçisine ve müminlere mahsustur.” (Münafikun:8) ve Allah “Acizlikten ötürü bir yardımcısı bulunmayan.” (İsra:111)dır. Ve çünkü şerre rıza şer, küfre rıza küfürdür.
Peygamberimiz (Salat ve selam O’nun üzerine olsun) sahih bir hadisinde : “Sizden her kim bir kötülük, bir biçimsizlik görürse onu eliyle değiştirsin, ona gücü yetmeyen diliyle, ona da gücü yetmeyen kalbiyle (değiştirsin) ki bu imanın en zayıfıdır.” buyurmuştur. Yine Kuran-ı Kerim’de “Âyetlerimiz hakkında (münasebetsizliğe) dalanları gördüğün zaman, onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana (bunu) unutturursa, hatırladıktan sonra (hemen kalk), o zalimler topluluğuyla oturma.” (En’am:68)âyeti de bu mânâyı ifade eder. Bununla beraber bu gibi sabredilmemesi gereken hallerde de telaş ve hiddetle hareket etmeyip “De ki: İşte benim yolum budur. Allah’a basiretle davet ederim, ben ve bana uyanlar.” (Yusuf:108) buyurulduğu üzere basiret ile hareket etmelidir.
İşte böyle iman, güzel ameller, hakkı tavsiye etmek ve sabrı tavsiye etmek insanı ziyan ve hüsrandan kurtarır. Bu istisna haller dışındakiler, ayette de bildirildiği üzere mutlaka hüsrandadırlar. Dünyada iken Hakk’a tam imanın bir tezahüründen ibaret olan ve onun yolunda güzel işlere sarfedilmiş bulunan bir hayat, bir ömür, hiçbir zaman boşa gitmez, hüsrana düşmez. Böyle bir imana erişmeyen nefisler de ziyandan kurtulmaz. Hiç imanı olmayanların kurtulamayacağı açık olduğu gibi, batıla iman etmiş olanların da imanlarının meyvesi olan amelleri, o bâtılın bâtıllığıyla yok olup gidecektir.
Fakat bu âyet şunu gerektiriyor ki, Hakk’a iman etmekle beraber güzel işler yapmayan, Hakk’ı ve sabrı tavsiye etmeyen kimseler de bir çeşit ziyandadırlar. Sünnet Ehli’nin dedikleri gibi imanı olup da, imanına göre amel etmeyen fasıklar, asiler için de bir çeşit ziyan vardır. Zira ebedî olmamakla beraber mümin isyankarlar için de cehennem vardır. İman en sonunda onları da kurtarırsa da, kötülükleri iyiliklerinden ağır gelen müminler de günahları temizleninceye kadar cehennem azabı olan hüsranı göreceklerdir.
Yazı dizimizin başında da belirttiğimiz üzere bu sûrenin geniş bir şekilde açıklanması bütün Kur’ân demek olduğundan, daha ne kadar açıklaması yapılsa tükenmez. Taberânî “Evsat”da ve Beyhakî “Şuab”da Ebu Huzeyfe’nin şöyle dediğini rivayet etmişlerdir. “Resulullah’ın ashabından iki kişi birbiriyle karşılaştıklarında biri diğerine Ve’l-AsrSûresi’ni okumadan, sonra da biri diğerine selam vermeden ayrılmazlardı.”
Biz de yazımızı bu rivayeti şiirsel bir dille bizlere aktaran Merhum Âkif’in dizeleriyle bitirelim:
“Halikın namütenahi adı var en başı Hakk
Ne büyük şey kul için Hakk’ı tutup kaldırmak
Hani ashâb-ı kirâm ayrılalım derlerken
Mutlaka sûre-i ve’l-Asr’ı okurmuş bu neden ?
Çünkü meknun o büyük sûredeesrârı felâh
Başta iman-ı hakikî geliyor sonra salâh
Sonra Hak, sonra sebat, işte kuzum insanlık
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.”
Görevli olarak bir yurt dışı gezisine katılacağımdan dolayı Cuma günkü yazımızı ulaştıramazsak kusurumuza bakmayın. Selam ve dua ile…
Yorumlar kapalı.