Bu gün farklı bir konu yazmak istedim ve konuyu “aşk” olarak belirledim. Aşk anlatılmaz yaşanır diyeceksiniz. Bu soruyu sorduğunuz kişi, o an aşık ise doğru anlatamaz; çünkü yaşıyordur. Önceden yaşamış ve üzerini zaman tozlatmış ise biraz o anlatabilir. Demek ki aşkı bir yaşayanlar var, bir anlatanlar ve bir de hem yaşayan hem anlatanlar. Hayat da öyledir. Derler ya, hayat tiyatro sahnesidir, oyununu oynar gidersin. Bir oyuncular vardır, onlar hayatlarını diledikleri gibi yaşar yani oynar. Birde izleyiciler vardır, onlarda hayatını doyasıya yaşayanları maalesef izler.
Aşk köleliktir, teslimiyettir. Aşık olduğun kişi, ne derse, ne isterse neden diye sormadan yapmaktır. Gözüne aşk gözlüğü takmak ve ondan başka hiç kimseyi görmemektir. Hani atlara at gözlüğü takarlar ya, at sadece önünü görsün etrafına bakınmasın diye. Aşık olan kişide öyle bir gözlük takmıştır, kimseyi görmez. Sadece aşık olduğu vardır önünde. Göz bebeklerinde o vardır onu görür hep. Herkesi ona benzetir, herkes de onu arar, onu görür. Hatta aynaya baktığında bile, kendi yüzünde onu görür. Saplantı seninkisi derler ya, ya da hastalıklı bir aşk bu. Hayır aşktır o ne hastalıklıdır, nede saplantı sadece aşk, aşkın kendisi öyledir zaten.
Kafan onun için çalışır. Beynin ona yorar kendini, başka düşüncen yoktur. Onun sözleri, konuştukları gelir aklına, duyarsın tekrar tekrar kulakların patlayana kadar. Onu düşünürsün hayal edersin, utanmazsın hayallerinde, hatta onunla en müstehcen hayaller kurarsın. Ona teslim olmuştur ruhun, beynin, kalbin bütün uzuvların.. O yanında olmasa da, dokunma da sana. Arada binlerce kilometreler olsa da onunsundur artık, bedeninin uzak olması önemli değildir. Sen uyurken o da senin yanında uyuyordur. Sen yemek yerken o da karşında seninle yemek yiyordur. Müzik birlikte dinliyor hatta dans bile ediyorsundur. Kendine bir dünya kurmuşsundur. Sadece o ve sen varsındır, gerisi boş.
Sorar sana, beni ne kadar seviyorsun diye. Cevap, güneş, ay, yıldızlar, dünya kadar seviyorum değildir. “Seni kalbim kadar seviyorum. Beynim kadar düşünüyorum. Bedenim kadar hissediyorum.” İşte aşk budur. Düşünmek, sevmek, hissetmek bu kadardır, bundan fazlası olamaz. Aşık olduğun kişiyi sen kadar seversin daha fazlaya gerek var mı? Hatta sen diye bir kavram bile yoktur. Benlik kavramı gitmiştir.
Sevdiğin aşık olduğun kişi vardır benliğin yerinde. Sen vardır, sen istersen sen seversen, sen gelirsen, sen gülersen, sen ağlarsan. Adeta onun kopyası olmuşsundur, o olmuşsundur aslında. Tam bir karmaşa ve çelişkilerle doludur aşk. Evet aşk karmaşa ve çelişkidir aslında. Bu günlük hoşça kalın..
Yorumlar kapalı.