Şu WikiLeaks sendromu kolay kolay biteceğe benzemiyor; benzemiyor, çünkü WikiLeaks belgeleri Türk siyasi hayatında, “kenarda durması” gerekenlerin öne alındığı çarpık bir süreçte, yetersizliklerin maskelenmesi için tam bir boya küpü.. kullan kullanabildiğin kadar…
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, WikiLeaks belgelerindeki diplomatik(!) dedikoduların üstüne balıklama atladı.
Aylarca TC Başbakanından randevu alamamış ABD’nin eski bir Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’ın randevu alamadığı Başbakan için ne idüğü belirsiz bir dedikoduyu, “Başbakan Erdoğan’ın İsviçre’de 8 gizli hesabı olduğu” dedikodusunu Washington’a rapor etmiş. Kılıçdaroğlu günlerdir bu dedikoduyla yatıp bununla kalkıyor. Bu onun tercihi, ancak Kılıçdaroğlu’nda azıcık mantık kırıntısı bulunsa –ki, olmadığı onlarca örneğini üst üste istiflediği yalan, inkar ve hızlı dönüşlerinde saklı- bırakın Başbakanın İsviçre’de tam 8 hesap açtığına inanmak veya inanıyor görünmekten, bunun şimdiye kadar niçin ayyuka çıkarılıp özellikle 1 Mart Tezkeresi, Davos, Mavi Marmara veya BM’deki İran oylaması sonrası kullanılmadığını düşünemeyecek akıl sefaleti/fukaralığı şaşırtıcı gelmiyor mu size de.
Aslına bakarsanız, akıl fukarası olmayan herkesin paylaştığı ve giderek pekişen bir ortak kanaat; bu WikiLeaks belgeleri Türk siyasi hayatındaki iktidarın pekişmesine, muhalefetin de daha uzunca bir süre müzmin muhalif olarak kenarda durmasına en büyük katkıyı sağladı. Kılıçdaroğlu ve diğer muhalifler bunu bile düşünmekten ve tutarlı inisiyatif almaktan aciz. Şu ana kadar WikiLeaks’ten sızan belgelere bakıldığında, bugüne kadar Amerikan yandaşlığı ve uşaklığı ile suçladıkları iktidarın Amerika’ya kafa tutan bir “çetin ceviz” olduğunun kanıtı ile karşı karşıyalar.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, kendisi ile ilgili bir belgeyi yorumlarken, haklı olarak; ”Yazılan çizilen şeylerin bizi Amerikan uşağı olmakla, işbirlikçi olmakla suçlayanlara büyük bir şamar olduğu kanaatindeyim. Bizim şahsiyetimiz konusunda Amerikalı bazı diplomatların densizliklerine elbette rıza gösterecek değiliz. Ama düşünün ki, 250 bin belge içinde sadece Türkiye’nin değil pek çok ülkenin siyasetçileri konusunda terbiyesizce, aptalca bazı tanımlamalar var. Bunları şiddetle reddederiz. Biz bunlara bakarak yolumuzu tayin etmedik. Benim 1 Mart tezkeresindeki tutumum sebebiyle zamanın büyükelçisinin ‘bütün fitne bu adamdan çıkıyor, bununla uyumlu çalışılamaz’ demesini, şeref madalyası olarak görüyorum” diyor ve açıklamasını “Amerika’nın bazı ülkelerde niçin sevilmediğini araştıranlar, bu diplomatların yaptıkları aptallıkları da göz önüne alsınlar, ondan sonra araştırmalarını daha bilimsel yapsınlar” ifadesiyle bu konuda nasıl bir tavır takınılmasının siyaseten prim yapacağının da tüyolarını veriyor. Bir bakıma dışarıya karşı kullanılan ‘temkinli ve tepkili’ ifadelerin yanı sıra, iç politikada ABD’ye kafa tutan “çetin ceviz” bir hükümet algısının hükümeti gizliden gizliye mutlu ettiğini/edeceğini de düşünmek lazım.
Muhalefetin üstüne balıklama atladığı ve hem Türkiye’nin hem de iktidarın lehine olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimiz bu belgelerden muhalefete prim çıkmaz. Hele hele Kılıçdaroğlu’nun, Başbakan’ın banka hesaplarıyla ilgili olarak “Başbakan çıksın bu iddiaları yalanlasın, bu bize yeter…” dedikten sonra, Başbakan Erdoğan’ın zehir zemberek bir açıklamayla iddiaları yalanladığı, hatta Amerikan yönetiminden yaptırım talebinde bulunduğunu görünce Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamanın ardından “Bana kızmasın, Amerika’ya kızsın” demesinin Anadolu insanının dilindeki karşılığı “kıvırtma”dır ve o zaman da Karikatürist Salih Memecan’ın çizdiği “Dansöz Kılıçdaroğlu” karikatürüne Kılıçdaroğlu ve yandaşlarının kızmaması gerekir.
Kargaların bile güleceği diplomatik dedikodular müzmin muhalefete can simidi olmaz, olamaz. Müzmin muhalefet konsorsiyumu halkın nezdinde kabul görmek istiyorsa, iktidarı, hele hele dış kaynaklı dedikodularla eleştirmek yerine, kendi kadrosunun hazırladığı alternatif hizmet projeleri sunmalı. WikiLeaks’in CHP ile ilgili “Gürültücü bir avuç elitist” tanımlaması diğer muhalifleri de giderek kapsama alanına alma seyri gösteriyor. Vatandaş olarak onlardan beklediğimiz; İktidara gelirlerse işçiye, köylüye, memura, emekliye farklı neler sunacaklar. Eğitim, Sağlık, Adalet; Uluslararası ilişkiler kapsamında Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar, AB, ABD, İran ve İsrail’le ilgili neler yapmayı düşünüyorlar; biz seçmenlere önce bunları anlatmalılar…
Yoksa, Orhan Veli’nin Bella Eskenazi için yazdığı söylenen bir “SERE SERPE” şiirinde “Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;/ Entarisi sıyrılmış, hafiften;/ Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;/ Bir eliyle de göğsünü tutmuş./ İçinde kötülüğü yok, biliyorum;/ Yok, benim de yok ama…/ Olmaz ki!/ Böyle de yatılmaz ki!” dediği gibi birilerinin de bizim muhalefete; “Ama böyle de muhalefet yapılmaz ki!” demesi lazım.
Yorumlar kapalı.