Bazı insanlar vardır, hayatları boyunca ışık olur, gönüllerde sönmeyen bir meşale gibi aydınlatır yolları. Tam da bu nitelikleri taşıyan bir isimdi. Onun ilmî derinliği, adaleti, mücadelesi, insanları iyiliğe davet edip kötülükten alıkoyma gayreti ile herkesin gönlünde taht kurmuştu. O, sadece bir ilim ve maneviyat insanı değil, aynı zamanda samimiyetin ve ihlasın da müstesna bir örneğiydi.
Tosya’nın Akif Hocasından bahsediyorum tabii ki. Onun tasavvufî kimliği, İslam’ı yaşamadaki hassasiyeti ve tavizsizliği, insanları derin bir hayranlıkla kendine çekerdi. Öğütleri ve öğretileri, içten ve dolambaçsız bir hakikat sevgisinin izlerini taşırdı. Hayatını ideal insan olma gayesi üzerine inşa eden bu büyük şahsiyet, ölümünde dahi yaşantısındaki yiğitliği yansıtmıştır. O, yalnızca bir mücadele insanı değil, aynı zamanda bir misyondu. Bir duruştu ve simgeydi. Bir irade ve bir kalbin içindeki tarifsiz samimiyet…
Onu tanıyan herkes için, Akif Hoca bir isimden öte bir mânâydı. İlmin vakarını kuşanmış, hakkın savunuculuğunu yüklenmiş, irfanın izini süren bir hakikat yolcusuydu. O, emr-i bil ma’rufu hayatının mihveri kılmış bir mücahitti. Bu yönü kendisi için bir vazife değil, bir varoluş sebebiydi. Gördüğü her yanlış karşısında susmayı bir eksiklik, hakikati haykırmayı ise bir zaruret bildi. Sözüyle olduğu kadar hâliyle de İslam’ı yaşadı, yaşattı. Sadece anlatan değil, yaşayan ve yaşatan bir münevverdi. Onun için iman, yalnızca bir inanç meselesi değil, her an yaşanması gereken bir teslimiyet ve tavizsiz bir duruştu.
Vefası ve ölçüye sadakati, tanıyan herkesin dilindeydi. Dostluklarında samimi, davasında kararlı, prensiplerinde sarsılmaz bir bilgeydi. İnsanlara gösterdiği ilgi ve sevgi, bir gönül insanı olduğunu her daim hissettirirdi. Fakat o sevgi, boş bir duygusallık değil; hakikate çağıran bir şefkat, samimiyetiyle sarmalayan bir irşaddı.
Dindarlık şahsı için kuru bir iddia değil, iliklerine kadar işlenmiş bir hakikatti. Dinin özünü kavramış, şekilden sıyrılmış ve her ânını ihlasla dokumuş bir kuldu. Tavizsiz duruşu, onu dünya nimetlerine meyledenlerden ayırırdı. Ne pahasına olursa olsun doğruluktan sapmaz, ölçüden şaşmaz, hakikatin izini sürmekten geri durmazdı…
Yarın, yani 9 Nisan 2025 Akif Sarıoğlu hocanın, vefatının sene-i devriyesi. Saygı ile anarken, kalplerimiz hem özlemle hem de minnetle dolup taşıyor. Üzerimizde bıraktığı miras, taşıdığı misyon, bizi ve çok daha ötesini derinden etkilemeye devam ediyor hiç kuşkusuz. Dualarımız, bu güzel insanın ruhunun ebedî huzur bulması içindir.
Bugün Akif Hoca’yı anarken, sadece bir âlimi değil, baba sıcaklığında bir rehberi, bir gönül dostunu, bir hakikat savunucusunu özlüyoruz. Üzerimizde bıraktığı izler silinmeyecek, nasihatleri unutulmayacaktır. Gözümüz, gönlümüz, zihnimiz onu aramaya hep devam edecek. Ruhu şâd, makamı âlî olsun… Binlerce dua ve Fatiha…
Yorumlar kapalı.