Acaba
diyorum kendi kendime; acaba aslında hiçbir ağırlığı olamayacak kırattaki bazı
siyasi figürlere halk olarak bizler ekstradan bir “Siyasi özgül ağırlık”mı
atfediyoruz ki, bu özgül ağırlıktan kendine vehim devşiren bazı aktörler kendisinde olduğunun çok çok
ötesinde bir yücelik ve dokunulmazlıkta mı görüyorlar? Son onbeş yıldır sadece
siyasetteki hakim gücün Ak Partideki yoğunlaşmasını bir kadro hareketinin
başarısında değil; içinde barındırdığı değerlerin kesafetinden çıkarıp
kişiselleştirmeleri mi bazı unsurların uçlara savrulması sonucunu doğuruyor?
Ayağına
vurulan parangalaradan tek tek kurtulmanın mücadelesini veren Yeni Türkiye
anlayışının sezon finali Başkanlık ve Anayasa gündemini değersizleştirmeye
yönelik bu çıkışların başka türlü nasıl yorumlanabileceğini doğrusu bilmiyorum.
Yeni Türkiye ufkuna yolaçacak sıçramayı engelleme adına siyasi birikimi olan, “Siyasi
özgül ağırlık” sahiplerinin “müesses nizam” bekçileri
tarafından devşirilmiş olabileceğini düşünmek dahi istemiyorum.. ama manzara
ortada. Parti üzerinde “mülkiyet hakkı” iddiası görünümündeki
ters çıkışların başkaca da bir izahı yok gibi.
Neyse
bu oldukça uzun süren değerlendirmeye son noktayı koymanın zamanı geldi. O son
noktamız da “Siyasi özgül ağırlığın” hükümet cephesine
yansımalarından birkaç küçük kesit olsun:
TGRT
Haber’in “Neler Oluyor” programında Batuhan Yaşar’ın
sorularını cevaplayan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırım, “Kişisel meseleleri davanın önüne geçirip, davaya, partiye
zarar verecek faaliyetlere meydan vermemek lazım. Ülkemiz bir ateş çemberinin
içindeyken Bülent Bey’in çıkıp nefsi konuşmalar yapması hiç hoş değil”;
Bir
televizyon programında canlı yayına konuk olan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Faruk Çelik, “Bu partide görev yapmış, mayasını çok iyi bilen
arkadaşların bu tarz konuşmaları hiç şık değildir. Bugün terörle mücadeleyle
olan kararlılığımıza karşı kimsenin moral bozmaya hakkı yok. Devletimiz şu anda
çok ciddi bir sorunla karşı karşıyadır… Bu milletin bağrından çıkmış bu
siyaseti boğmak, köşeye sıkıştırmak ve eleştirmek için bin bir türlü hesap
yapan unsurlar var. Bunların bu mücadelelerini en iyi Bülent Arınç ve
arkadaşları bilir. Böyle bir süreçte kimin ne yapmak istediğinin bilindiği, AK
Parti’ye, Cumhurbaşkanımıza ve Başbakanımıza yönelik böyle yaklaşımların doğru
olmadığını ifade ediyorum”;
Başbakan Ahmet
Davutoğlu ise, Suriye Donörler Toplantısı’na katılmak üzere gittiği Londra’da
beraberindeki gazetecilerin Bülent Arınç’la ilgili sorularına “Partimizi
yıpratacak bu tür tartışmaları kamuoyu önünde yapmamak gerekiyor” ifadesiyle
değerlendirdi ve parti içi demokrasi ve disipline dikkat çekti.
Ne
biliyim ben, belki de Arınç bu kadar tepkiden sonra “çekil git köşene”
diyenlere karşı Orson Welles’in ‘I know what it is to be young’
şarkısını mırıldanarak geçmiş günlerine hayıflanıyordur; “Ben, genç
olmanın ne olduğunu biliyorum./ Fakat sen, yaşlılığın ne olduğunu bilmezsin.”
Yorumlar kapalı.