Müslümanın ailesine karşı
yerine getirmek zorunda bulunduğu sorumlulukları vardır. Bu sorumluluklar anne
babaya, eşe ve evlatlara karşı görevler olarak çeşitlenir.
Erkek, eşinin ve çocuklarının
ihtiyaçlarını sağlamakla mükelleftir. Bu ihtiyaçlar, maddi imkanların elverdiği
ölçüde ve insaf derecesinde tutulur. Alimlerimiz, kadının evlenmeden önce
alışmış olduğu şartların sağlanması, elden geldiğince erkeğin görevleri arasındadır
demişlerdir. Aynı şekilde kadın da kocasının gönlünü hoş tutmalı, ona karşı
görevlerini eksiksiz yerine getirmelidir. İşinden yorgun gelmiş kocaya evi
rahatlatıcı bir mekâna çevirmek kadının yapması gerekenler arasındadır. Bu
görevlerden herhangi birini keyfi olarak yerine getirmemek zulümdür, bundan
sakınmak gerekir.
Allah Rasulü s.a.v.’in en son
tavsiyesi şöyledir: “Namaz… namaz… Bir de elleriniz altındakine dikkat edin.
Onlara güçlerinin üzerinde yük yüklemeyin. Kadınlar hakkında Allah’tan korkun,
Allah’tan korkun. Onlar sizin yanınızda yardımcılarınızdır, Onları Allah’ın bir
emaneti olarak aldınız. Allah’ın emri uyarınca onların namuslarını kendinize
helal edindiniz.” (İbn Mâce)
Anne-baba ise evlatlarının
maddi ve manevi ihtiyaçlarını yerine getirmekle yükümlüdürler. Çocuklarının
yiyecek giyecek ihtiyaçlarını sağlamak, onları maddi zararlardan korumak ilk
başta gelen görevlerdir. Çocuğun eğitimi ve dinî bilgilerin öğretilmesi de
ebeveynin görevleri arasındadır. Bunları yerine getirmeyen anne baba
çocuklarına zulmetmiş olur.
Daha doğduğu andan itibaren
elden geldiğince çocuğun üzerine titremek, beslenmesine dikkat etmek,
hastalandığında geciktirmeden doktora götürmek, ileride kronik hastalıklara
sebep olacak şeylere karşı onu korumak ebeveynin vazifeleri arasındadır. Aynı
zamanda çocukların huzurlu bir ortamda büyümesi de önemlidir. Sürekli kavga
edilen, karşılıklı saygının yitirildiği bir evde eşler birbirine zulmettikleri
gibi evlatlarına da zulmetmiş olurlar. Allah Rasulü s.a.v.’in buyurduğu gibi
salih bir evlat yetiştirmek anne baba için ne kadar önemli ise, bir çocuk için
maddi ve manevi huzur da o kadar önemlidir.
Nitekim ayet-i kerimede şöyle
buyrulmuştur: “Anaya babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya,
uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, mülkiyetiniz altında olan
kimselere iyilik edin. Allah kendini beğenen ve daima böbürlenen kimseyi
sevmez.” (Nisa, 36)
İslâm’da anne ve babaya karşı
haklar da oldukça önemlidir. Onları asla incitmemek, meşru çerçevedeki
sözlerinden çıkmamak gerekir. Mümkün mertebede onlara yardımcı ve destek olmak
gerekir. Sıkıntılarını paylaşmalı, yaşlılıklarında onlara evimizi açmalı,
onlara hizmet etmenin önemini bilmeliyiz. Ayet-i kerimede:
“Rabbin kesin olarak şunları
emretti: Ancak kendisine ibadet edin, anne ve babaya iyilik edin. Onlardan biri
veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara “öf” bile deme ve onları
azarlama. İkisine de tatlı ve güzel söz söyle.” (İsra, 23)Hoşça kalın.
Yorumlar kapalı.