Tarih, bazı zaferleri kanla yazar. Ama bazıları da vardır ki, kanın da ötesinde bir anlam taşır. İmanın, fedakârlığın ve ruhun zaferi niteliğindedir. Çanakkale, işte böyle bir destanın şanlı tarihimize malolmuş bedelidir. 18 Mart 1915, Türk milletinin vatanı ve istiklali uğruna destan yazdığı en büyük zaferlerden birisi. Yalnızca askeri bir başarı değil, aynı zamanda bir milletin fedakârlık, azim ve inançla neler başarabileceğinin en büyük göstergesidir.
Çanakkale’de savaşanlar sadece askerler değildi. Dinler, kültürler, inançlar, ahlaklar, hukuklar, uluslar, devletler ve ekonomiler de savaştı. Bir millet canını dişine taktı. Düşman askerine dahi; suyunu, ekmeğini ve kıyafetini verecek kadar merhameti olan bir millete bu hunharlıklar yapılmamalıydı. Atalarımızın büyük kafir devlet dedikleri İngiltere,itilaf devletleriyle anlaşarak savaşa liderlik etti. Dünyanın azılılarını bir araya getirdiler. Uluslararası savaş hukukunu yok saydılar. Sivil, yaşlı, kadın, çocuk demeden topyekûn bir imha planı uyguladılar. İtilaf Devletleri, Çanakkale’de direnen Osmanlı askerini yok etmek için her türlü yolu denedi. Domdom kurşunları ve bazı kimyasal silahların kullanıldığı resmi kayıtlarca belgelendi. Siviller hunharca öldürüldü. Hastaneler bombalandı. Yeni ürettikleri her türlü silah insanımızın üzerinde denendi…
Çanakkale büyük bir trajedidir. Karada ve denizde cehennemî yaşadık. Emperyalist kafirler, yine insanlık sınıfında kaldı bu savaşta.İtilaf Devletleri’nin saflarında toplam 42 milyon 700 bin, İttifak Devletleri’nin saflarında ise toplam 22 milyon 900 bin asker savaşıyordu. Bu savaş sonunda her iki taraf toplam 9 milyon 323 bin ölü, 38 milyon 481 bin yaralı verdi. Bizim kayıplarımız ise sayılara sığmayacak kadar büyüktür. Tespit edilebilen rakam 252 bin şehidimizin olduğunu göstermektedir. Yaralılarımızı saymaya zamanın ve savaşın şartları yetmemiştir. Her ne kadar Çanakkale savaşını kazanmış olsak da Birinci Dünya Savaşı sonrası yenilmiş sayıldık. Kaybettiğimiz topraklar üzerinde şu an; Avrupa, Asya ve Afrika kıtası üzerinde toplam 26 tane devlet kurulmuştur.
Aradan geçen 110 sene gibi bir zamana rağmen Çanakkale Savaşları dünyaya ve kuşaklarımıza yeterince anlatılamamıştır. Bu konuda Genelkurmay Başkanlığı’nın yayımladığı birkaç çalışma dışında belgelere dayalı, ilmi, bilimsel, ciddi ve kapsamlı eserlerin yazılmamış olması büyük bir eksikliktir. Çanakkale ruhunu hakkı ile anlatan belgesellerin ve filmlerin yeterli düzeyde olmaması da büyük bir acı ve gayretsizliktir. Şanlı ceddimize ve şehitlerimize haksızlıktır. Zira bu zafer mermilerin tahrip gücüyle değil, iman, dua, teslimiyet, fedakârlık ve şahadet ile yoğrulmuş bir iradenin sonucu değil midir?
Allah’ın yardımı, milletimize gönül vermiş iman coğrafyasının desteği ve halkımızın fedakarlığı ile Çanakkale Savaşında galip geldik. Düşman gemilerinin heybetli gövdeleri, Boğaz’ın sularına kök saldı. Bir ulusun kaderi kefeninden sıyrılıp yeniden doğdu. O gün, her karış toprak birer anne gibi evlatlarını kucakladı.Bedenlerin yere düştüğü her adımda, özgürlük çiçekleri filizlendi. Siperdeki her Mehmetçiğimizin dudaklarında türküleri yarım kaldı. Ancak, ana babalar evlatsız, gelinler dul, çocuklar atasız kalsa da milletimiz devletsiz ve vatansız kalmadı. Şimdi dudaklarda ve gönüllerde o günlerin hatırasına Çanakkale türküleri yankılanıyor. Minarelerimizden okunan ezanla, Albayrağ’ımızın dalgalanma sesi birleşip ölümsüzleşiyor…
Yıl dönümü vesilesiyle bugün, Çanakkale’de hayatını kaybeden binlerce şehidimizi rahmetle, minnetle ve şükranla anıyoruz. Onların bıraktığı miras, bağımsızlık uğruna gösterilen eşsiz bir direnişin simgesi olarak dünya durdukça sonsuza kadar yaşayacaktır.
Yorumlar kapalı.