Soğuk
savaş döneminde kırk yıl Türkiye’yi Sovyet tehdidine karşı karakol olarak
kullanan ABD-NATO, Sovyet rejiminin dağılması ile varlığı ortadan kalkan
Varşova Paktı tehdidinin son bulması ile Türkiye’yi bir kenara koymada beis
görmedi. Evet Türkiye NATO’nun güney kanat ülkesi idi ama tehdit ortadan
kalkınca artık “önemi kalmadı”.
2011’de
patlak veren Suriye krizinde, Türkiye sınırlarının korunması adına NATO’dan
hiçbir ciddi adım ya da katkı sağlanamadı. Hatta Türkiye’nin ısrarla bastırması
sonucu Türkiye’ye gönderilen Patriot hava savunma sistemleri de bakım, tehdidin
kalmadığı vb. gerekçelerle geri çekildi.
Bir
anda ortaya çıkıp Irak ve Suriye topraklarının çoğunu kısa sürede hegemonyası
altına alan terör örgütü DAEŞ’le mücadele adına Amerikanın başını çektiği, esas
amacı DAEŞ’i geriletmek değil, Enerji kaynaklarının güvenliğini sağlamaya dönük
koalisyonun zaman zaman düzenlediği göstermelik operasyonlardan rahatsızlık
duyan İran-Suriye ittifakının daveti üzerine Rusya oyuna dahil olunca işin
rengi değişti. Rusya Federasyonu’nun Suriye’nin batı yakasındaki Tarsus deniz
üssünü güçlendirme ve bir de bu fırsattan istifade Türkiye’deki ABD-NATO
İncirlik üssünden kendine yönelebilecek hamleleri etkisiz kılacak Lazkiye hava
üssünü kurmasına hiçbir itiraz olmayınca, üs kısa sürede oluşturuldu, donatıldı
ve son teknoloji Rus uçak ve helikopterleri ile tahkim edildi.
Süreç
devam ederken, Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon 5 Kasım 2015 tarihinde “Biz,
Türkiye’nin hava sahasını koruyabilme durumunda olmak istiyoruz. Bunu, Patriot
füzeleriyle yapıyoruz ve şimdi de F-15’lerin yardımıyla yapacağız”
açıklaması yaparak İncirlik hava üssüne F-15 savaş uçakları göndermişti. Bu
açıklamanın sıcaklığı geçmeden geçen hafta Amerikan F-15 savaş uçaklarının
alelacele geri çekildiği haberlerde yer aldı.
Şimdi
akıllardaki esas soru şu: ABD’nin geçen ay İncirlik Hava Üssü’ne
gönderdiği 12 F-15 savaş uçağını Türkiye’den çekmesinin 24 Kasımda Rus savaş
uçağı SU-24’ün Türk F-16 uçakları tarafından düşürülmesinden sonra denk gelmesi
bir çekince ya da Rusya korkusu mudur? Rus uçağının düşürülmesini takibeden ilk
24 saat içinde Rusya’nın gemilerden S400 hava savunma sistemlerini karaya indirip
konuşlandırması ve 72 saat sonra da aktif hale getirdiğini medya üzerinden tüm
dünyaya duyurması ile Putin’in NATO üyesi Türkiye’ye meydan okuması Amerika’yı
ürkütmüş olabilir mi?
Değilse,
ABD, Rusya ve İran, Irak-Musul ve Suriye-Rakka hattından Akdenize ulaşacak
Ortadoğu “enerji koridoru” üzerinde bir anlaşmaya vardılar da Türkiye’yi Rusya
ve Rusya destekli PYD tehdidi ile baş başa bırakıp karanlık bir denklemde
Türkiye’yi açığa mı düşürüyorlar?
ABD
başta olmak üzere bütün NATO ülkeleri, Rus savaş uçağını, hem kendi
hava sahasını korumak, hem de NATO sınırlarına yönelen tehdidi
bertaraf etme göreviyle angajman kuralları kapsamında Rus savaş uçağını
düşürdüğünde Türkiye’ye ciddi bir destek vermedi. Uçak düşürme sorunu “Türkiye
ile Rusya’yı ilgilendiren bir konu” olarak algıladı.
NATO
kaynaklarından basına sızan/sızdırılan söylem; “NATO’nun kamu önünde
Türkiye’yi desteklemekten başka şansı yok, çünkü (bir üyeye yapılan saldırıyı
tüm İttifak’a yapılmış kabul eden) 5’inci maddeyi çok ciddiye aldığımızı
göstermemiz lazım. Ancak özel görüşmelerde müttefikler artan şekilde Türkiye’ye
olan desteğin kayıtsız şartsız olamayacağına işaret ediyor” şeklinde.
Geride
bıraktığımız Cuma günü, NATO’nun Türkiye’ye AWACS erken uyarı
uçakları göndereceği yönünde. NATO’dan bir kaynak, “NATO,
giderek artan şekilde Türk hava sahasının kontrolünü ele alacak. Böylece
Türkler, bizim gökyüzünde gözümüzün olduğunun ve herhangi bir durumda onlara
ikinci bir fikir sunabileceğimiz gerçeğinin farkında olacaklar” ifadesi
ile sınırlarımız NATO AWACS’ları tarafından takip ediliyorsa, Silahlı
Kuvvetlerimizin gerçekleştireceği her eylem NATO komutanları ile koordine edilecek
demektir.
Öyle
anlaşılıyor ki, Türkiye bir kez daha oyuna getirilmek isteniyor. Artık Rusya
ile “dişe diş, göze göz” mücaleye elimiz mahkum. Oyuna getirildik
vesselam…
Yorumlar kapalı.