Kastamonu İl Sağlık Müdürlüğü koordinasyonunda İnebolu’da 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla panel düzenlendi. Panelde Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyatı Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu ‘Kastamonu Tıp Tarihi’ konulu, Araştırmacı Tarihçi Yazar Mustafa Fakazlı da Dr. İsmail Hakkı Bey ‘in Hayat ve 14 Mart Tıp Tarihçesi hakkında bilgilendirmede bulundu.
Kaymakamlık toplantı salonunda gerçekleştiren panele, Kaymakam Ahmet Vezir Baycar, Belediye Başkanı Vekili Nihat Öz, Kastamonu İl Sağlık Müdürü Yüksel Kutlu, İnebolu Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Mehmet Memiş, Hastane Müdürü Metin Güral, sağlık personelleri ve kamu kurum amirleri katıldı.
BİZLER İNSANIMIZIN YAŞATMAK ADINA HİÇBİR FEDAKÂRLIKTAN KAÇINMADAN GÖREVİMİZİN BAŞINDA OLMAYA HEP DEVAM EDECEĞİZ
Panelin açılış konuşmasını yapan Kastamonu İl Sağlık Müdürü Yüksel Kutlu; ‘’ Bu yıl kutlayacak olduğumuz 14 Mart tarihi, tıp öğrencilerinin işgale başkaldırışının 103. Yılı ve ezelden beri hür yaşamış milletimizin işgale boyun eğmeyeceğini haykırdığı yıllarda boyun tıbbiye öğrencileri arasında tıp bayramı işgale karşı bağımsızlık mücadelesinin gizli adı olmuştur. Dünya var olduğundan bu yana sağlık çalışanları çeşitli dönemlerde çeşitli sağlık hastalıklarla mücadele etmesinin yanı sıra savaşlarda askerlerimizle beraber hep ön cephede yer almışlardır. Bu anlamda 14 Mart tarihinin yurt savunmasında bam başka yeri vardır. 14 Mart Tıp Bayramı aynı zamanda bir bağımsızlık hikâyesidir. Pandemi içerisinde daha da anlam kazanan Tıp Bayramı’nın sağlık camiası kadar tüm ülkemizin içinde önemli olan hikâyesini bilmek, bize bu önemli güne dair farklı bir açısı kazandıracaktır. Evet 14 Mart Tıp Bayramı’nın ülkemizin kurtuluşu ve kuruluşu ile hiç iççice geçmiş önemli bir tarihsel hikayesi vardır. 14 Mart 1827’de ikinci II. Mahmut döneminde hekim başı Mustafa Behçet’in önerisi ilk cerrah hanenin, şehzade başındaki tulumbacı başı konağında tıp haneyi amire ve cerrah hane-i amire adıyla kurulması, Türkiye’de modern tıp eğitiminin başladığı kabul edilir. Okulun kuruluş günü olan 14 Mart Tıp Bayramı olarak kutlanmaya ilk olarak 1919 yılının 14 Mart’ında işgal altındaki İstanbul’da gerçekleşmiştir. O yıl tıbbiye İngiliz askerlerinin işgali altındaydı. O gün tıbbiye 3. Sınıf öğrencisi hikmet Boran’ın önderliğinde, tıp okulu öğrencileri işgali protesto için toplanmış ve onlara devrin ünlü doktorları destek vermiştir. Tıbbiyeliler, Tıbbiye binasının kuleleri arasında büyük bir Türk bayrağı asarak işgale karşı mücadele başlatmış, İngiliz askerleri buna mani olamamıştır. Bu milletin hekimleri, bu milletin yeniden dirilişi için o gün nasıl kenetlendi ise bugün de büyük ve güçlü Türkiye idealimize her zamankinden daha çok bağlı olduğumuzu bütün ilan ediyoruz. Milletimize hizmet sunmaktan, insanımızın sağlığını emanet ettiği kişiler ve onlar için şifa sunan eller olmaktan her zaman büyük onur duyduk. Bizler insanımızın yaşatmak adına hiçbir fedakârlıktan kaçınmadan görevimizin başında olmaya hep devam edeceğiz. ‘’ dedi.
KASTAMONU’DA TIP İLMİNİN ALT YAPISI
Panelde Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyatı Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu ‘Kastamonu Tıp Tarihi’ konusunda yaptığı bilgilendirmede; ‘’ Türklerde tıp ve hekimlik geleneğinin temelleri binlerce yıl önceye iner. Selçuklu ülkelerinde Tuğrul Bey zamanından itibaren oluşan birikim büyük Selçuklular, hastane inşasına önem verdiler Melik şah ve oğulları zamanında orduda 40 adet deve üzerinde taşınan seyyar askeri hastaneler vardı. Orduda hekim ve cerrah istihdamı gerekir. Selçuklularda büyük hastanelerde devrin büyük hekimleri toplanıp, ilmi müzakere hastalık tedavisi usullerini geliştiriyorlar. İslam dünyasının en meşhuru. Burada yetişen hekimler Anadolu hastanelerinde çalışıyor. Halep ve hama’da da hastaneler var. Hekim, cerrah ve göz mütehassısı bulunduruyor. Hasta ve körler için 4 darülaceze yaptırmış. Pazartesi ve Perşembe günleri hastaları bizzat dolaşırdı. Kahire sultan kalavun hastanesi vakfiyesinde sultanından köleye herkes gelebilir. Tabipler tayin etmiş, ilaçlarını tamamlanmış, ameliyat aletleri buldurmuş, hummalılar, ateş hastalıklar, yaralılar göz hastaları, sıtma, cüzzam için ayrı daireler açtırıldı. Erkek ve kadınlar için ayrı hasta bakıcılar tayin etti. ‘’
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu sözlerini şöyle sürdürdü; ‘’ Kastamonu harp ve gaza yeri sağlık personeli lazım. Selçuklu veziri Süleyman Pervane’nin Sinop’u kurtarması karşılığında bu şehri Kastamonu’yu kendi mülkü olarak sultana onaylatması 1266 yılında itibaren Çobanoğulları yönetimi kesintiye uğramış. Süleyman pervane’nin oğlu Ali Bey, ilminden ve şöhretinden dolayı saygı duyduğu Abdül Fettah- velinin dergâh ve camisinin bitişi bir Selçuklu hastanesi ile imaret inşa ettirmiştir. Hastane bünyesinde hekim kütüphaneleri, eczaneleri ısınma sistemleri ile personel ve diğer görevlilerin ihtiyacı vakıf gelirlerinden karşılanmaktadır. ‘’dedi.
İNEBOLU SAKİNLERİNİN ÇOĞU HASTALIK BULAŞMASI KORKUSU İLE EVLERİNE KAPANDI
Araştırmacı Tarihçi Yazar Mustafa Fakazlıyaptığı bilgilendirmede; ‘’22 Ağustos 1864 tarihli Amerikan Sacramento Daily UNİON gazetesinde Kafkaslardan sürülen Çerkeşlerin İnebolu’ya gelmesi ve yasadıkları dramı ortaya koyuyor. Bu mektuba bir çok Amerikan ve İngiliz hazzetmelerinde de rastlamak olası.Gazetedeki habere göre 23 Haziran (1864) tarihli İnebolu’dan gelen bir mektuptaki bilgilere İnebolu’da 5.000 Çerkeş göçmeni var ve İnebolu’ya gelen her yen gemi ile bu sayı her gecen gün daha da artıyor.Yaşanan kotu durum sanki RubinsonCruso’nun yazarı Defoe’nin kaleminden çıkmış gibi. Suçiçeği, tifüs ve dizanteri göçmenler arasında en büyük ve korkunç tahribatı yapıyor.Pasa, şehrin ortasında geçici barınaklar yapılması ve ölülerin yıkanması konusunda çok iyi hizmet veriyor ama bunların şehir dışına çıkarılması lazım. Yine pasa ölülerin şehir mezarlığına gömülmesini yasakladı ve şehir dışında bir mesailik bunun için tahsis edildi. Ayni şekilde hastalıkların yayılmasını önlemek için Kadın ve çocukların göçmenlerle temas etmesini yasakladı. Göçmenlerin içerilere taşınması için atlar ve katırlar tahsis edildi.İnebolu sakinlerinin çoğu hastalık bulaşması korkusu ile evlerine kapandı ama tifüs salgını onlara da yayıldı, Çiçek hızla yayılıyor.Yaklaşık 150 şehir sakini bulaşıcı hastalığa yakalanmış durumda. Çerkeşlerin arasındaki olum oranı güç geçtikçe artıyor. Bu hızla devam ederse dörtte biri bile Ankara’ya ulaşamayarak Çok şükür yerel yönetim günlük bol bol un ve erzak sağlıyor. Obur turlu göçmenler bir de açlıktan kırılabilirdi. Zorlukla da olsa koyun ve biraz da sığır eti veriliyor. Fakat hayvanlar da hastalık kaptığından insan tüketimi için pekte uygun değil.Ülkenin Türk kadınları Allah ve sevap kazanmak için çalışırlar ve İnebolu kadınları da ölen Çerkeş kadınlarını yıkıyorlar, Ancak bu işlem da Pasa tarafından durduruldu ve bu is için sadece üç ya da dört kadını görevlendirdi. İmam ve diğer bir kaç cemaatte erkek ölüler için ayni üzücü işlemi yapıyor.İstanbul’dan gelen telgrafa göre, samsundan gelen son bilgilere ışığında Çerkeş göçmenlerinin sayısı toplam 120 bine ulaştı. Günlük olum oranı ise 260, 290 civarında ve azalıyor. ‘’dedi.
İNEBOLU’YU TANIDIKÇA HER GÜN BİRAZ DAHA HAYRAN OLUYORUM
Panel sonrasında günün anlam ve önemini belirten konuşma yapan Kaymakam Ahmet Vezir Baycar; ‘’Kastamonu’n değerli tarihiyle ilgili sağlığa verilen önemle Kastamonu da gerek kantomu Selçuklu dönemin den Çandar oğlu ondan sonra Osmanlı devletinde ve günümüzdeki gelişimini tarihe böyle bir yolculuk yapmış olduk çok teşekkür ediyorum.Araştırmacı Tarihçi Yazar Mustafa Fakazlı beyi ben ne zaman dinlesem gerçekten böyle çok çok müstefit oluyorum İnebolu’da olmaktan görev yapmaktan biraz daha mutlulukla yaklaşıyorum İnebolu’yu gerçekten geçmiş tarihini mimarisini sosyal hayatını şimdide işte sağlıkla alakalı boyutuna ayna tutmuş oldu çok ediyorum çok güzel bir konuşma oldu bir program oldu. Bu programı burada başlatmak çok güzel bir fikir değerli müdürüm çok teşekkür ediyoruz. İnebolu’yu tanıdıkça her gün biraz daha hayran oluyorum geçmişine bu kadar ben işin doğrusu sağlıkla ilgili alt yapının pers pekte bir dilde bu derce olduğunu tahmin etmezdim. Tanıdıkça gördükçe biraz daha okumayı da dinlemeyi de geçmişe yolculuk etmeyi de seven biriyim ve rutin olarak Mustafa beyle tarih seven insanlarla bu sohbetleri yapıyoruz. Aslında her yapıtımızda bir konuyu derinlemesine irdeleme imkânımız oluyor bir mimariyle başladık ondan sonra sosyal hayatı geçmişte cumhuriyet döneminde Osmanlı döneminde İnebolu’nun sosyal yaşamı ve vs. birçok konuda bilgi sahibi olduk ve şunu gördüm İnebolu çok muazzam bir medeniyete, bir kültüre sahip bir yer. Burada olmak gerçekten gurur vericidir. ‘’
İLÇEMİZİN KIYMETİNİ BİLMEMİZ LAZIM
Kaymakam Baycarkonuşmasını şöyle sürdürdü; ‘’ Şimdi kıymetli arkadaşlar şöyle size ben Türkiye’nin diğer illerinden kıyasla söyleyeyim ki biraz daha anlaşılsın. 81 ilimiz var emin olun İnebolu’nun bu tarihini birçok yeri yani yaklaşık 70’e yakın ili gezen biri olarak söyleyeyim, 50’ye yakın ilin ilçenin bakın demiyorum ilimizden çok daha tarihi bir birikime sahip bir ilçedeyiz. Bunu çok rahatlıkla söyleyebilirim. Burada yaşamanın, ilçemizin kıymetini bilmemiz lazım. Belli noktalarda geçmişte 100 yıl önceki seviyede olamamamız da üzüntü verici onu da söylemiş olayım. Bunları paylaşmak isterdim. Bunun dışında da malumunuz 14 Mart tıp bayramı olarak kutlanmakta ve o hafta da tıp bayramı haftası kutlanmakta. Ben bütün hekimlerimize, sağlık çalışanlarımıza sağlık sıhhat diliyorum.Bayramlarını kutluyorum. İsmail hakkı beyi sağlık adına vatanımıza hizmet için milletimize şifa dağıtmak uğruna vefat eden bütün şehit sağlık çalışanlarımıza ve hekimlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Az önce üzülerek gördük korona da, şimdi bazı şeyler nisyandan türemiş derler. Hafıza-i insan nisyan ile maluldür derler. Dolayısı ile 5 yıl önce bu program olsa belki bu kadar anlam ifade etmezdi. Çünkü korona virüs salgına geçmişin bi olgusu olarak bakılırdı. Bu perspektife de 3 yıl önce 5 yıl önce deseydik böyle tüm dünyada herkes maske takacak. Mesafe ile birbirinden kaçacak vesaire tahminim hiç kimse inanmazdı. Ama bugün bu program biraz daha anlamlı oldu. Çünkü 2 yıldır çok müthiş bir salgınla mücadele ediyoruz o zaman yaşanan mücadeleyi biz biraz daha empati yaparak yaşayarak çünkü yaşadık. Nasıl bir savaş yapıldığını görmüş olduk. Düşünün 21. YY ’da bu teknoloji ile yapılan mücadele yüzyıl önce hekimlerimiz o anki düşük teknoloji ile belki elbette farklı teknikler kullanılarak belki şu anda bile o aşamaya varamadığımız teknikler muhakkak olmuştur ama teknolojik olarak o mahrumiyetle o mücadeleyi hekimlerimiz vermiş. Şehit olmuşlar, hastalanmışlar. İnsanüstü bir mücadele göstermişler. Dolayısı ile gerçekten sağlık çalışanlarımızın da hekimlerimizin de hakkı hiçbir zaman ödenmez. Onların yanında olmamız lazım. Tam böyle bir ortamda her gün bir sağlık çalışanına, bir hekime şiddet haberi ile de uyanmamız veya maalesef maruz kalınması gerçekten çok çok üzücü. İnsanlık dışı bir vaka olduğunu da buradan söylemek istiyorum. Son 2 yılda biz tabi burada da farklı yerlerde de hekimlerimizin yaptığı şeyleri, mücadeleyi görüyoruz insanüstü bir mücadele var. Son bir ay geçecek biraz daha gayret diye hekimlerimizi sağlık çalışanlarımızı motive ediyoruz. Ama aylar ayları kovaladı maalesef 2 yıl oldu ve 2 yıl boyunca da insanüstü bir mücadele olmuş oldu. Ve bu iki yılda her şeyde ziyade birçok sağlık çalışanımız birçok hekimimiz kendi canını vermiş oldu. Az önce işte örneklerini görmüş olduk. Ben ailesine ailelerine başsağlığı diliyorum. Cenabı hak rahmet eylesin. İnşallah bunlar son olur. Salgının da sonlarına geldik. Gerek salgının da gerek şimdiye kadarki gösterilen bütün fedakârlıklar için çalışan şu anki doktorlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum en içten en kalbi teşekkürlerimi sunuyorum. Hepinizin tekrar sağlık çalışanları olarak tıp bayramınız kutlu olsun sizlere de katılımlarınızdan dolayı sizlere şükran ve saygılarımı sunuyorum.’’ İfadelerini kullandı. Muhammet Kömeçoğlu
Yorumlar kapalı.