Kıymetli Okur Kardeşim; İnsanoğlunun dikkat etmesi ve yerine getirmesi gereken birtakım haklar vardır. Bunlardan en önemlileri Allah Hakkı ve Kul Hakkıdır. Allah hakkı namaz, oruç, zekât, hac vb. gibi yapılması gereken ibadetler ile kaçınılması gereken yasaklardır. Kul hakları ise karı-koca hakkı, anne-baba hakkı, komşu hakkı, evlat hakkı, yetim hakkı, işçi-işveren hakkı ve kamu hakkı gibi değişik haklardır. Bu yazımızda kul hakkından bahsedeceğiz.
Kul Hakkı, kişi şehit olsa bile helal ettirmedikçe o haktan mutlaka hesaba çekileceği ve ancak hak sahibinin hakkını helal etmesiyle Allah’ın affedebileceği büyük bir günahtır. Kul hakkı maddî ve manevî olmak üzere ikiye ayrılır. Maddî haklar bir başkasının malını haberi ve rızası olmadan haksızlıkla elde etmektir. Bu Kur’an’ın birçok ayetinde yasaklanmıştır. Manevî olanlar ise, gıybet, yalan, iftira, alay etme, küçük görme vb. gibi Müslüman kardeşinin haysiyet, şeref ve onurunu yaralayıcı durum ve hallerdir. Yine bunlar da birçok ayette yasaklanmıştır. Bu konu o kadar önemlidir ki, kişinin yaptığı ibadetler bile kendisini kurtaramayabilir. Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği şu hadis bu hususa dikkat çekmektedir. Rasülullah Efendimiz (sav): “Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu. Ashab: Bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler. Rasülullah (sav): “Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnat ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir’’ buyurdular. Şair ne güzel söylemiş: Ateş odunu yer, gıybet sevabı, Nasıl vereceksin orda hesabı, Düşünsene mizan ile sıratı, Kul hakkı yiyip kendini yakma.
Değerli Okur Kardeşim; Müslüman, Allah’a ve ahiret gününe inanan insandır. Müslüman, dünya hayatını, ahirette her şeyin karşılığını göreceğine inanarak yaşayandır. Yüce Allah’ın “Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun karşılığını görecektir. Kim de zerre kadar bir kötülük işlerse, onun karşılığını görecektir.” İhtarı bize bunu hatırlatmaktadır. Efendimiz (sav) de Müslümanı şöyle tarif etmektedir: Gerçek Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların emniyet ve esenlikte olup (zarar görmedikleri) kimsedir’’
Allah’a ve ahret gününe inanan Müslümanlar olarak, şu kısacık dünya hayatının geçici olduğunu unutmamalıyız. Ahirette bizi mahcup edecek, yüzümüzü kara çıkaracak davranış ve sözlerden uzak durmalıyız. Hiçbir müslümanın ne malına ve ne de şeref ve haysiyetine zarar vermemeliyiz. Unutmayalım ki üzerimizde manevî hakkı olan insanların ancak kendileriyle helalleşebiliriz. Maddî hakkı bulunanların da hem kendileri hem de geride kalan aile fertleriyle helalleşebiliriz. Hal-i hazırda bizler hayattayken bu fırsatı değerlendirmeli, helalleşmeyi bu dünyada halletmeli, ahirete bırakmamalıyız. Rabbim bizleri kul haklarıyla huzuruna gelip hüsrana uğrayanlardan eylemesin. Üzerimizde hakkı olanlarla helalleşip huzuruna gelenlerden eylesin. Allah’a emanet olun.
Yorumlar kapalı.