Hani bir söz vardır, sussam olmuyor söylesem olmaz diye. İçinde bulunduğumuz durum tam da bu sözün anlattığı gibi bir şey. Yazı yazacak olduğunuzda, bir sohbete katılıp birkaç kelam edeceğinizde, arkadaşlarınızla (!) oturup muhabbete dalacağınızda, iyice ölçüp tartmadan, lafın nereye gideceğini hesabetmeden ya da işin sonunda birilerinin tekerine çomak sokar mıyım acaba diye düşünmeden harekete geçemez oldu insanlar.
İnsanların kendi doğrularını mutlak doğru kabul edip, ortaya atılan diğer bütün fikirleri batıl ve yanlış saymaları bir nebze olsun üzerinde konuşulabilecek bir konu. Ama kendi fikri olmadan, bilgisi olmadan, büyüklerinin dediklerine göre hareket eden, beynini kullanmaktan aciz, aklını ve fikrini tamamen başkalarının ipoteğine bırakmış kimseler yok mu? Bu gibilere laf anlatmak da, güzel bir karşılık beklemek de ya da olumlu bir şekilde sonuçlanması da mümkün görünmüyor.
Hergün sabah ve akşam namazlarından sonra okuduğumuz, çoğumuzun ezbere bildiği ama eminim kiyine çoğumuzun anlamından bîhaber olduğu Haşr Suresinin son ayetlerini, Rabb’imizin bizi belalardan kazalardan uzak tutması, etrafımızda koruyucu meleklerini bulundurması gibi dualarla okuruz. Aynı şekilde namazda okuduğumuz kısa surelerin anlamını da çoğumuz merak etmez. Ama bizi belalardan uzaklaştırması için okuduğumuz Haşr Suresinin sonundaki aşırda misaller verilir ve bu misallerin veriliş sebebi Allah Azze ve Celle tarafından şöyle ifade edilir: “…Biz bu örnekleri insanlara hep veriyoruz ki, inceden inceye düşünebilsinler.” (Haşr/21)
Düşünmek… Ne kadar zor bir şey değil mi dostlar? Düşündüğümüz zaman farkına varacağız. Farkına vardığımızda gerçeği göreceğiz. Gerçeği gördüğümüzde uymak zorunda kalacağız. Uyarsak daha önce bildiğimiz yanlışları, dahil olduğumuz grupları, beraberce yanlışın içinde yüzdüğümüz arkadaşlarımızı terketmek zorunda kalacağız. Ne kadar zor değil mi? Bir Hocamız anlatmıştı. Sınıfta kendisine devamlı itiraz eden ve bu itirazların ayetler ışığında çürütülmesiyşe sona eren tartışmalara yol açan bir öğrencisi varmış. Bir gün Hoca yine bazı derin mevzulara girmiş ama o öğrencide tık yok. Dersin sonunda Hoca sormuş; bu gün hiç itiraz etmedin, yoksa fikirlerime katılıyor musun diye. Öğrencisi, hayır katılmıyorum ama itiraz ettiğimde siz benim karşıma ayetlerden delil getiriyorsunuz, diyecek bir şey bulamıyorum diyerek aczini itiraf etmiş. Yani diyor ki: “Ben yanlışlarımla, hatalarımla mutluyum. Ayet okuyup da benim kafamı karıştırma, aklımı bulandırma…”
Hayır sevgili dostlar! Ayetler kafa karıştırmaz, aksine kafa açar. Ama onlardan bir kısmını gizleyip, anlamazsınız siz bunları deyip, diğer bir kısmıyla da kendi menfaatlerini sağlamlaştıranları Kur’an şöyle tarif eder: “Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip gizledikleri karşılığında, servet, makam, mevki gibi geçici dünya menfaati, bir kaç pul alanlar (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır.” (Bakara/174)
Kendi aklını kullanmayanlar, Allah’ın kendilerine vermiş olduğu insani vasıfların farkında olmayanlar ya da bu vasıflarını kullanmalarına meydan bırakmayan alim (!) zatlara sınırsızca güvenip, onların sözlerinden dışarı çıkmayanlar, “Gerçek şu ki, Biz size, akılda tutmanız gereken her şeyi kapsayan ilahi bir mesaj indirdik: Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?” (Enbiya/10) ayetinin emrince davranmıyorlar, akletmiyorlar, beyinlerini kullanmıyorlar ve belki bilerek belki de bilmeyerek Allah’ın emrine karşı geliyorlar.
Dindar olduğunu, islamın bayraktarlığını yaptığını iddia eden bir toplumda, Müslümanlıkla yoğurulmuş bu topraklarda, kendisini dindar gösteren bir takım insanlar eliyle yapılmak istenen şey; direnişin kırılması, dinin özünün alınması ve kalıbının bırakılmasıdır. İnsanların sindirilmek istenmesidir. Ve dindar olduğu söylenen bir toplumun sözde dindarlar eliyle bilinçsizleştirilmek, duyarsızlaştırılmak, tek tipleştirmek istenmesidir. Ama bu toplum bunu yemez, ne ruhu ne de beyni bunu kaldırmaz.
Unutulmamalıdır ki; Akıl kullanmak içindir, düşünmek içindir. Uymak için değil! Selam ve dua ile…
Yorumlar kapalı.