Sevgi…
Hayırlı Cumalar dileklerimizle başlayacağımız bu yazı sevgi üzerine. İnsan sevgisi, mal sevgisi, para sevgisi, evlat sevgisi vs, bunlar hep gündelik hayatta karşımıza çıkan gerçekler. Ama hiç aklımıza gelmeyen, çoğumuzun semtine bile uğramayan, farkında olmadığımız, gerçekte ise her zaman farkında olmamız ve hayata geçirmemiz gereken bir sevgi çeşidi daha var: Hayvan sevgisi…
Anı yaşarken pek çoğumuzun şahit olduğu, internette veya akşam haberlerinde üzülerek seyrettiğimiz, -üzülerek diyorum çünkü bu yazıyı yazarken kendim gibi düşünenleri hesaba katarak yazıyorum ve az buçuk da olsa vicdanı olan herkesin üzüleceğini tahmin ediyorum- hayvan haberleri, komşumuzdan veya arkadaşlarımızdan duyduğumuz haberler çokça karşılaştığımız şeyler haline gelmiş durumda ve artarak devam etmekte maalesef.
Tosya’mızda birkaç hayvan severin hep düşünce aşamasında kalan bazı fikirlerini hayata geçirmek üzere bir adım atıldı. Mehmet Ertütüncü kardeşimizin öncülüğünde Yaşat-Sev Tosya Hayvanları Koruma ve Yaşatma Derneği adı altında bir dernek kuruldu. Derneğin ilk çalışması sıcak geçen yaz günlerinde ilçemizin belli noktalarına sokak hayvanları için su kapları koymak olmuştu. Ne acıdır ki, sokak hayvanlarının istifade etmesi için para verilerek alınan ve bizzat belirlenen noktalara dağıtılan bu kaplar birkaç gün gibi kısa bir süre içerisinde yok oldu. Ya çocuklar tarafından oyuncak olarak kullanıldı, ya kırıldı, ya da mahallenin-sokağın huysuz büyükleri tarafından parçalandı.
Sokak hayvanlarının hizmetine sunulan su kaplarının imhası, aysbergin sadece görünen yüzü. Tahammülsüzlük, dikkate almama, şiddet kullanma ve aklıma gelmeyen onlarca karaktersiz davranış da artısını oluşturuyor bu olumsuzlukların. Bir kap su vermek veya evimizde artan yemekleri çöpe atmayıp da çöp konteynırının kenarına düzgün bir şekilde bırakmak ve bu şekilde “salih bir amel” işlemek varken, bizler tam tersine günaha girmekte hiçbir beis görmüyoruz. İşin kötüsü büyükler böyle yaparken belki bilerek belki de farkında olmayarak küçüklere de aynı şekilde davranmanın gayet olağan olduğunun örneklerini veriyoruz.
Her zaman mensubu olmakla övündüğümüz, ibadet konularında ya da dini olduğunu düşündüğümüz mistik geleneklerde yeterince hassas olmamıza rağmen, iş sosyal hayata dair emirlerin gereklerini yerine getirmeye gelince pek de istekli davranmadığımız işin gerçeği.
Rabb’imizin Casiye Suresi 4. Ayette bildirdiği gibi: “Sizin yaratılışınızda ve (Allah’ın) yeryüzünde yaydığı canlılarda, kesin olarak inanan bir toplum için ibret verici işaretler vardır.” Emr-i ilahisi gereğince, bu hayvanlarda ve yeryüzündeki diğer tüm canlılarda ibret alınacak bir yön bulmak yerine onları yok edilmesi gereken ve baş belası varlıklar olarak görmek, bizim nasıl bir yanlışın içerisinde olduğumuzun göstergesidir.
Hala imanı ve vicdanı yerinde olan ve bu konuda gelgitler yaşayan dostlarımıza, Peygamberimizden (Salat ve Selam üzerine olsun) birkaç önemli hatırlatma yaparak yazımız sonlandıracağız. “Resulullah (sav) buyurdular ki: “Bir adam yolda, yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: “Bu köpek de benim gibi susamış” deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından memnun kaldı ve günahlarını affetti.” Resulullah’ın yanındakilerden bazıları: “Ey Allah’ın Resulü! Yani bize hayvanlar(a yaptığımız iyilikler) için de ücret mi var?” dediler. Aleyhissalatu vesselam: “Evet! Her “yaş ciğer” (sahibi) için bir ücret vardır” buyurdu.” (Buhari, Şirb 9, Vudu 33, Mezalim 23, Edeb 27; Müslim, Selam 153(2244))
Resulullah (sav) buyurdular ki: “Peygamberlerden birini bir karınca ısırdı. O da (öfkelenerek) karıncanın yuvasının yakılmasını emretti ve yakıldı, Allah Teala Hazretleri ona şöyle vahyetti: “Seni bir karınca ısırmışken, sen tesbih eden bir ümmeti yaktın.” (Buhari, Cihad 152, Bed’ü’l Halk 14; Müslim, Selam 148, (2241))
Selam ve Dua ile…
Hayırlı Cumalar dileklerimizle başlayacağımız bu yazı sevgi üzerine. İnsan sevgisi, mal sevgisi, para sevgisi, evlat sevgisi vs, bunlar hep gündelik hayatta karşımıza çıkan gerçekler. Ama hiç aklımıza gelmeyen, çoğumuzun semtine bile uğramayan, farkında olmadığımız, gerçekte ise her zaman farkında olmamız ve hayata geçirmemiz gereken bir sevgi çeşidi daha var: Hayvan sevgisi…
Anı yaşarken pek çoğumuzun şahit olduğu, internette veya akşam haberlerinde üzülerek seyrettiğimiz, -üzülerek diyorum çünkü bu yazıyı yazarken kendim gibi düşünenleri hesaba katarak yazıyorum ve az buçuk da olsa vicdanı olan herkesin üzüleceğini tahmin ediyorum- hayvan haberleri, komşumuzdan veya arkadaşlarımızdan duyduğumuz haberler çokça karşılaştığımız şeyler haline gelmiş durumda ve artarak devam etmekte maalesef.
Tosya’mızda birkaç hayvan severin hep düşünce aşamasında kalan bazı fikirlerini hayata geçirmek üzere bir adım atıldı. Mehmet Ertütüncü kardeşimizin öncülüğünde Yaşat-Sev Tosya Hayvanları Koruma ve Yaşatma Derneği adı altında bir dernek kuruldu. Derneğin ilk çalışması sıcak geçen yaz günlerinde ilçemizin belli noktalarına sokak hayvanları için su kapları koymak olmuştu. Ne acıdır ki, sokak hayvanlarının istifade etmesi için para verilerek alınan ve bizzat belirlenen noktalara dağıtılan bu kaplar birkaç gün gibi kısa bir süre içerisinde yok oldu. Ya çocuklar tarafından oyuncak olarak kullanıldı, ya kırıldı, ya da mahallenin-sokağın huysuz büyükleri tarafından parçalandı.
Sokak hayvanlarının hizmetine sunulan su kaplarının imhası, aysbergin sadece görünen yüzü. Tahammülsüzlük, dikkate almama, şiddet kullanma ve aklıma gelmeyen onlarca karaktersiz davranış da artısını oluşturuyor bu olumsuzlukların. Bir kap su vermek veya evimizde artan yemekleri çöpe atmayıp da çöp konteynırının kenarına düzgün bir şekilde bırakmak ve bu şekilde “salih bir amel” işlemek varken, bizler tam tersine günaha girmekte hiçbir beis görmüyoruz. İşin kötüsü büyükler böyle yaparken belki bilerek belki de farkında olmayarak küçüklere de aynı şekilde davranmanın gayet olağan olduğunun örneklerini veriyoruz.
Her zaman mensubu olmakla övündüğümüz, ibadet konularında ya da dini olduğunu düşündüğümüz mistik geleneklerde yeterince hassas olmamıza rağmen, iş sosyal hayata dair emirlerin gereklerini yerine getirmeye gelince pek de istekli davranmadığımız işin gerçeği.
Rabb’imizin Casiye Suresi 4. Ayette bildirdiği gibi: “Sizin yaratılışınızda ve (Allah’ın) yeryüzünde yaydığı canlılarda, kesin olarak inanan bir toplum için ibret verici işaretler vardır.” Emr-i ilahisi gereğince, bu hayvanlarda ve yeryüzündeki diğer tüm canlılarda ibret alınacak bir yön bulmak yerine onları yok edilmesi gereken ve baş belası varlıklar olarak görmek, bizim nasıl bir yanlışın içerisinde olduğumuzun göstergesidir.
Hala imanı ve vicdanı yerinde olan ve bu konuda gelgitler yaşayan dostlarımıza, Peygamberimizden (Salat ve Selam üzerine olsun) birkaç önemli hatırlatma yaparak yazımız sonlandıracağız. “Resulullah (sav) buyurdular ki: “Bir adam yolda, yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: “Bu köpek de benim gibi susamış” deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından memnun kaldı ve günahlarını affetti.” Resulullah’ın yanındakilerden bazıları: “Ey Allah’ın Resulü! Yani bize hayvanlar(a yaptığımız iyilikler) için de ücret mi var?” dediler. Aleyhissalatu vesselam: “Evet! Her “yaş ciğer” (sahibi) için bir ücret vardır” buyurdu.” (Buhari, Şirb 9, Vudu 33, Mezalim 23, Edeb 27; Müslim, Selam 153(2244))
Resulullah (sav) buyurdular ki: “Peygamberlerden birini bir karınca ısırdı. O da (öfkelenerek) karıncanın yuvasının yakılmasını emretti ve yakıldı, Allah Teala Hazretleri ona şöyle vahyetti: “Seni bir karınca ısırmışken, sen tesbih eden bir ümmeti yaktın.” (Buhari, Cihad 152, Bed’ü’l Halk 14; Müslim, Selam 148, (2241))
Selam ve Dua ile…
Yorumlar kapalı.