Toplumsal
hayat gittikçe daha fazla iç içe geçiyor. Birkaç kilometre kareye artık daha
fazla insan düşüyor. Aynı yolları, aynı dükkânları, aynı binaları daha fazla
insan kullanıyor. Hemen herkes gün boyunca pek çok insanla muhatap oluyor,
temas kuruyor.
Aslında top
yekün dünya, kitle iletişim ve hızlı ulaşımla küçülüyor. Binlerce kilometre
ötedeki bir olaydan anında haberdar oluyor, etkileniyoruz. Dolayısıyla
yaşadığımız çağda, insanlar arası hukuk daha yoğun ve karmaşık hale gelmiş
durumda. Artık her adımımızda, her hareketimizde bilerek bilmeyerek bir
başkasının hukukunu çiğneme, rahatsız etme, zarar verme ihtimalimiz artıyor.
Çünkü daha yakınız. Çünkü kişisel alanlarımız başka pek çok kişinin alanıyla iç
içe geçmiş durumda.
Hal böyle
olunca, zulüm konusu üzerinde bir kez daha düşünmek, anlam çerçevesini
incelikleriyle bilmek ve buna göre duyarlılık sahibi olmak gerekiyor.
Zulüm, bugün
sadece eziyet etmek yahut can acıtmak anlamında zihnimizde yer alıyor. Oysa
kavramın gerçekte ifade ettiği anlam ve buna bağlı olarak önemi çok daha farklı
ve kuşatıcı.
Zulüm; “bir
şeyi asıl yerinin dışına koymak, asıl yerinden ayırmak” demek, orijinal manası
bu. Meşhur alimlerimizden Seyyid Şerif Cürcânî rh. a. “Zulüm bir şeyi asıl
yerinin dışına koymak. Dinin hükümlerine göre ise, hak yoldan ayrılıp bâtıl
olana geçmek. Bu da zulümdür. Bir başkasının malını izinsiz kullanmak, dinin
emir ve yasak sınırlarını aşmak da zulüm” diye tarif eder zulmü.
Demek ki zulüm
çok yönlü bir kelime. İslâmî literatürde emir ve yasak sınırlarına uymayan her
söz, her iş bir zulüm. Eziyet etmek, işkence ve baskı kullanmak zulüm olduğu
gibi, birinin hakkını çiğneyip adaletten sapmak, bir şeyi eksik veya fazla
yaparak işin hakkını vermemek de zulümdür. Hatta kişinin “Allah’ın hakları”
diye tabir edilen kişisel ibadetlerini ihmal etmesi de bir zulüm. Ama başkasına
değil, kendine zulüm. Çünkü ebedi hayatını mahvediyor.
İslâm’ın ilk
yükümlülük olarak öngördüğü iman da kelime olarak zulümle zıddından alakalıdır.
Çünkü iman güven manasınadır. Müslüman kimse ilk başta güvenilir olan, kimseye
zarar vermeyendir. Nitekim Allah Rasulü s.a.v. buyurmuştur: “Müslüman, elinden
ve dilinden müslümanların güvende olduğu kimsedir.” (Buharî, Müslim)
Müslüman ne
kendine ne başkasına, ne insana ne hayvana zulmetmeme hassasiyeti taşır. Hattı
hareketinde zulüm ihtimalini daima akılda tutar. Zulme ve zalime karşı da
susmaz, zulmü reddeder ve elinden geldiğince engeller. Zulüm yapmayanlardan,
zulme uğramayanlardan olmak dileğiyle hoşça kalın.(Semerkand)
Yorumlar kapalı.