Mevlana’nın ele alacağımız
bir diğer önemli öğüdü ise öfkemize hakim olmamızla ilgilidir. Öfkeyi
ihtiyaçlarımız veya arzularımız engellendiğinde, incinme, tehdit vb durumlarda
gösterdiğimiz kızgınlık veya saldırganlık olarak tanımlayabiliriz. İnsan öfke
ile yapılacak işin yarar yerine zarar getireceğini düşünerek öfkelenmemeğe
kendisini alıştırmalıdır.
Dr. Akil Muhtar Özden, “İnsanlar için hiddeti, geçici bir delilik gibi
algılamak gerekir. Kızgın insan kendine sahip olmaz. Düşünce kabiliyeti
bozulur. Söz söylemek güçleşir. Bütün ahlâki hisler ve terbiye kaideleri
karanlıkta kalır. Bir çok fizyolojik değişiklikler olur. Çok defa yüz
kızarıyor, gözler parlıyor, kan basıncı çoğalıyor. Hiddet edenler
hareketlerinin kontrolünü kaybederler. Manasız şeyler yaparlar. Tabii halde
iken akıllarından geçmeyecek kadar fena sözleri söyler, kavga edebilirler.
Kızgınlıkla yapılan hareketler ve işler umumiyetle muzırdır. Hiddete galip
gelmeyi bilmeli, çabuk geçirmeli, her halde ona tabi olarak her hangi bir şey
yapmaktan çekinmelidir. Hiddet getiren hadiseler muhteliftir. İnsanları, maddi yaralardan
ziyade, izzetinefislerine dokunan hareketler, sözler hiddetlendirir.
İslâm hekimleri hiddet getiren sebepleri iyi tetkik etmişlerdir. Bir kısmı
hiddet edenin şahsına aittir. Kendini çok beğenmek, kendinde olmayan şeylerle
övünmeye alışmak, küçük sebeplerden dolayı kavgayı alışkanlık haline getirmek,
sık hiddetlenmeye sebep olur. Başkalarından gelen hiddetlenme, sebepleri
arasında da hakedilmeyen tenkit, zulüm, kibir, birini aciz gördüğünü
hissettirme, bazı eşyayı başkalarından kıskanma, iftira etme, haksız
hareketlerde bulunmayı zikrederler.
Hiddetin başka başka şekilleri vardır. Bir kısmı karşısındakine tecavüze sevk
etmez, çabuk geçer. Diğeri az çok devamlı olur, kin uyandırır. Üçüncü bir şekli
hemen mücadeleye sevk eder.
Hiddetin neticeleri arasında, felç, kalp krizleri, kanamalar, hazım
bozuklukları, hastalıklara karşı vücut direncinin azalması gibi, uzvi
mazaratlar vardır. Hiddetlenme, kin ve intikam hisleri doğurur. Dostların
muhabbetlerini azaltır, görenlerin nefretini celbeder ve nihayet insanda
pişmanlık ve elem gibi ızdıraplar bırakır.
İnsan kendi hiddetini yenmeye çalışır ve bunu itiyat haline getirebilir ise,
bir çok beyhude küçüklüklerden, elemlerden kaçınabilir. Her halde hiddetin
emrettiği hiçbir hareketi yapmamalıdır. Hiddeti yenmeğe alışmak lazımdır.
İzzeti nefse ilgili yüksek hisleri kuvvetlendirmek suretiyle bu yapılabilir.
Hakaret gören, faziletini çoğaltarak benliğini memnun etmeyi öğrenmelidir.
Haksız tenkitlere
ehemmiyet vermek manasızdır. Bunlara daha mükemmel iş görmek, daha iyi bir eser
meydana getirmekle cevap vermek büyüklük olur. İyi bir terbiye, doğru düşünme,
bu zihni kazancı kolaylaştırır” Unutmayalım sabır, dayanabilmek, ama tüm
güçlüklere dayanabilmek sanatıdır. Hoşçakalın.
Yorumlar kapalı.