İman; müminin Allah’a söz vermesi, teslim olmasıdır.
Mümininin düşüncelerini ve işlerini dini şekillendirir. Allah Tealâ’nın emir ve
yasaklarına göre bir hayat inşa etmek, dosdoğru yolda bulunmak, yani istikamet
üzere olmak.
Mevlâmız kullarını belli vazifelerle mükellef tutmuştur. Bu vazifeler yük
değil, lütuftur. Nezih ve huzurlu bir hayatın, ebedi saadetin garantisidir.
Buna göre müminin Rabbine, kendine ve çevresindeki insanlara karşı görevleri
vardır. Kişinin sağlam, kalbinde karar bulmuş bir iman ile Allah’a bağlanması,
sonra imanın gereği olan farz ibadetlerini yerine getirmesi ilk vazifesidir.
Sonra bu dünyada ve ahirette onu hüsrana uğratacak işlerden sakınması, temiz ve
güzel bir ahlâk sahibi olması, kimseye zarar vermemesi gelir. Bu da farzdır ve
ibadetler kadar önemlidir.
Mücellâ dinimiz İslâm, müslümanları ve müslümanların yaşadığı ortamı
“güvenilir” olarak tayin ve tavsif etmiştir. Müslüman kişi bu güven perdesini yırtacak hareketlerden sakınır, daima hayır ve
iyilik üzere olur. İmam Gazalî rh.a.: “Cenab-ı Hak, Ümmet-i Muhammed’i
insanların en hayırlıları kılmıştır. Çünkü onlar iyiliği emreder, kötülüğe
engel olurlar. İnsanların İslâm’a girmesi için Allah yolunda mücadele ederler
ve onlara yararlı olurlar. Allah Rasulü s.a.v. buyurmuştur: “İnsanların en
hayırlısı insanlara faydalı olan, en kötüsü de insanlara zararlı olandır” der.
Âl-i İmran suresinin 110. ayetindeki ‘…ve Allah’a inanırsınız…’ ifadesinden
kastedilen şudur: Allah’ın birliğini tasdik eder ve bu inanç üzere sebat
edersiniz. Muhammed Mustafa s.a.v.’in Allah’ın peygamberi olduğunu ikrar
edersiniz.”
İkinci bin yılın yenileyicisi olan İmam Rabbanî k.s. hazretleri Mektûbât’ında :
“İşin aslı nihayetinde kalbe dayanır. Eğer kalp Allah’tan başka şeylere
bağlanır ve kendini onlara kaptırırsa hali hiç iyi değildir. Sadece adete
uyarak yapılan amellerle ve şeklî ibadetlerle bir şey ele geçmez. Bunun yerine
kalbin imana tamamen sarılması ve bu haldeyken
Allah’ın emrettiği bedene ait ibadetlerin yerine getirilmesi gerekir. Salih
amelleri yerine getirmeden kalbin iyiliğinden, temizliğinden söz etmek de boş
bir iddiadır. Tıpkı dünyada bedensiz ruhun varlığı düşünülemediği gibi, salih
amelsiz de kalbin selameti düşünülemez” buyurmuştur.
Biz de Müslümanlar olarak önce iman edeceğiz, niyetlerimizi düzelteceğiz; ondan
sonra da sünneti seniye üzere yaşamaya, hayatımızı sünnete uygun olarak
düzenlemeye gayret edeceğiz. Emir ve yasaklara azami derecede dikkat edeceğiz.
Ki akibetimiz hayr olsun.Hoşça kalın.
Yorumlar kapalı.