Meşhurdur hepimiz biliriz İbrahim (as) ın kıssasını. Nemrut bütün tebasına haber salmış, ne kadar ağaç varsa kesilmesini, odun yapılmasını, odunların bir meydana toplanarak üst üste yığılmasını emretmiş. İlahlık iddiasında bulunan Nemrudun maksadı odunları ateşe vermek ve İbrahim (as)ı o ateşin içine atarak, aklınca yakmak, yok etmek. Gerisi malumunuz. Ateşin ortasında gül bahçesi.
Odunlar ateşlenip, göğe direk yanmaya başlayınca, minik karıncada bir telaş, hızla ateşin yanmakta olduğu meydana doğru koşmaktadır. Karıncanın bu telaşını ve gayretini gören aslan dikilmiş karıncanın karşısına ve karıncaya “ ne öyle, telaşla nereye gidiyorsun?” diye sormuş. Karınca şöyle bir süzer aslanı tepeden tırnağa ve “Duymadın mı yoksa, Nemrut büyük bir ateş yakmış, İbrahim(as)ı o ateşe atacakmış, ağzıma su aldım, ateşi söndürmeye gidiyorum, çekil yolumdan, beni yolumdan eğleme” diye cevap vermiş. Bunun üzerine aslan “dağlar gibi ateşe senin ağzındaki bir damlacık suyun ne tesiri olur ki? Bunun üzerine karınca kararlı ve azimli bir şekilde “Ben de biliyorum bir tesiri olmaz amma tarafım belli olsun, ben İbrahim(as)in tarafındayım” demiş ve hızla devam etmiş yoluna.
İşte hep söyleriz ya tarafımız belli olmalı. Tarafımızı belli edeceğiz. Tarafsız insan olmaz, herkesin mutlaka öyle veya böyle bir tarafı vardır. Tarafımız belli olduktan sonra da tarafımızın gereği ne ise, ona göre gayret göstermeliyiz, çalışmalıyız. Benim tarafım belli. Biz Ziraat Odasındayız, mesleğimiz gereği Odada Tekniker Tarım Danışmanıyız. Kanunlarla, yönetmeliklerle belirlenen görevimizi eksiksiz yerine getirebilmenin gayreti içerisindeyiz. Mesleğimle ilgili tarafım olamaz, olmadı da.
Tosya’da bir tabir vardır “Gavurun ekmeğini yiyen, kılıcını sallar” diye. Odamız bizim gemimiz. Biz Oda meclisi, yönetimi, çalışanları ile bu gemideyiz. Gemimizi sağ salim rotasından çıkarmadan sahile vardırmak için elimizden ne geliyorsa yapmak zorundayız. Ya gemiden ineceğiz, ya da rotamızı düzgün tutacağız, neticede sahile varacağız inşallah. Gemiden inmek, gemiyi terk etmek gibi bir düşüncemiz yok. Fakat zaman zaman hem gemimizde olan, hem de gemimizin dibi delmeye çalışan, gemimizin su alması için elinden geleni yapan bazı gemi sakinlerimize de bir çift sözümüz var : Biz bu geminin batmasına, karaya oturmasına Allah’ın izniyle müsamaha etmeyeceğiz. Bağcı ile işimiz yok bizim. Hele hele şahsımın hiç olmaz. Gemimizin yanmaya başladığını hissedersek eğer, çok şükür ağzımızda bir damla suyla koşar geliriz. Hem de zerre kadar, hiç tereddüt etmeden.Hoşça kalın.*rç*
Yorumlar kapalı.