Allah, kuluna, tövbe etmesi halinde günahlarını bağışlayacağı müjdesini vermiştir. Günahlarının büyüklüğünün onu tövbe etmekten alıkoymaması, “Allah beni affetmez, tövbemi kabul etmez” diyerek ümitsizliğe düşmemesi gerektiği bildirilmiştir. Çünkü insan, tövbesi kabul edilmeyecek diye çok korkar, ümitsizliği onu isyanında devama sürükler, dolayısıyla günahına günah eklemiş olur. Ümitsizlik Allah’a isyandır; insanı isyanlarına tövbe etmekten alıkoyar, onların artmasına neden olur. Aldullah b. Mesud’un (r.an( da belirttiği gibi, “Büyük günahlar dört tanedir. Birisi, Allah’ın rahmetinden ümit kesmektir.”
“Bir mümin, bir kardeşine isabet eden bir musibetten dolayı taziyede bulunursa o mümini Allah Teala, kıyamet gününde izzet-i ikramda bulunur” hadis-i şerifinin açıklamasını Ömer Nasuhi Bilmen (rh.a) şöyle yapar: “Bir din kardeşimiz bir musibete uğramış veya yakınlarından birinin vefatı ile üzülmüş olabilir. İşte bu kardeşimizi ziyarete gitmek, taziyede bulunmak yani ona sabır tavsiye ederek teselli vermek bir sünnet-i seniyyedir. Böyle davranmak muhabbet ve hayırseverliğin bir eseri olduğu gibi toplumsal bir vazifedir. Buna göre bu vazifeyi yerine getiren bir mümin ebediyet aleminde bunun mükafatını görecektir.”
Yusuf Hemedani (k.s), Rutbetü’l-Hayat isimli eserinde, insanın ahiret yolunun aydınlık olması için nefse ve şeytana muhalefet etmesinin gerekli olduğunu söyler. “Allah’a yakınlık (kurb) makamına ulaşmak, Allah’ın keremine nail olmak, O’nun sıfatlarının ve zatının hakikatlerini bilmek, cemal ve celalini müşahede etmek, sırlarının ve nurlarının tecellisini keşfetmek, bunların tümü, nefse muhalefet etmek ve ona karşı koymakla mümkündür.Dünya ahretin perdesi, şeytan dinin perdesi, insan varlığı da hakikatin perdesidir.İnsan dünyayı terk ederek ve onun düşüncesini gönlünden silerek mücahedede (nefsle savaşma) bulunursa, ahiretin cemali ona mutlaka görünür.”
Dilin Afetleri adlı eserinde “Dilini serbest bırakan, yalanın tehlikesine düşer” diyen İmam Gazali (rh.a) Hazretleri, insanların yalanı kolayca söylemeyi adet edindikleri yerlerden birine de, “Buyur yemek ye!” sözüne karşı, iştahı olduğu halde, “İştahım yok!” diye karşılık vermesini gösterir. Konuyla ilgili olarak şu hadisi nakleder :”Yalan, yalan olarak yazılır. Hatta yalancık dahi, yalancık olarak yazılır”
Yorumlar kapalı.