ÇOCUKLARIMIZ
dünden devam.
Okullarda verilen din dersi ile gençlerin İslâm’ı öğrenmesi mümkün değildir. Öğretilen bilgiler sınırlı ve yüzeyseldir. Hem öğrenci resmi müfredatın bir parçası olan din dersini matematik, coğrafya veya diğer dersler gibi algılamakta ve işin gönül boyutuyla ilgili bir gelişme hemen hemen hiç olmamaktadır. Bu nedenle din adına öğrenilecek hususlar yazları gönderilecek kurslar yanında büyük oranda aile içi eğitime kalmaktadır. Haftanın en azından birkaç günü beraber okumalar yaparak, konuşarak, çocukların hem bilgilerinin pekişmesi sağlanabilir hem de dinî duyarlılıkları ve dindarlıkları artırılabilir. Bu süreçte aile içi sevgi bağının kuvvetlenmesi de bir başka kazançtır.
Gençlerde kulluk bilincini, din sevgisini en çok güçlendiren araç namazdır. Namaz kulluğun anahtarı, diğer ibadetlerin kendisine bağlı olduğu temeldir. Namaz bırakıldığı zaman kulluk bağı gevşemeye başlar ve insan diğer ibadetlerden de kopar. Bu ibadeti boşlayınca kendisini ayakta tutan cemaatten de kopacağı için onu kontrol edecek bir mekanizma kalmaz ve dinden uzaklaşma çok hızlı olur.
Bu nedenle çocuklarımızın namazlarını ifa etmelerine son derece önem vermek, bunu takip etmek, sabah namazlarına kalkmalarını sağlamak ve mümkün olduğunca cemaatle namaz kılmak güzel olacaktır. Rabbimiz bu hususta ne güzel buyurmaktadır: “Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et.” (Tâhâ, 132)
Hafta sonu çarşı iznine çıkan üç askerin, Sivas’ın eksi onüç derece soğuğunda abdest alarak öğle namazını kılmak üzere camiye girişlerine şahit olduğumda, onlara bu din duygusunu veren anne babaya dua ettim. Gıpta ettim ve keşke hepimiz onlar gibi yapabilsek dedim. Hiç şüphesiz sizler de şu soğuk kış günlerinde cemaate koşan gençleri gördüğünüzde yüreğiniz hafifliyordur.Burada hatırlamamız gereken önemli bir husus bulunmaktadır: Hepimiz dünyanın bozulduğundan ve çevrenin çok kötü olduğundan bahisle dertleniyoruz. Etrafımızda pek çok şeyi suçluyoruz. Bu tespitlerimizde haklıyız da…
Ancak unuttuğumuz bir şey var: Biz dertlendiğimiz zaman çocuklarımız düzeliyor mu? Onlar yine dışarının olumsuz baskısına ve etkisine maruz kalmaya devam etmiyor mu? Elbette ediyor. Demek ki, sızlanmamız ve dertlenmemiz çocuklarımızın elimizden kayıp gitmesine ve bizlere yabancılaşmasına mani olmuyor.
O zaman direnmek ve üzerimize düşeni yapmak zorundayız. Bunu yaptığımız takdirde ortam ne kadar bozuk olursa olsun, çocuklarımızı yanımızda tutabildiğimizi göreceğiz. Yeter ki onlarla usulünce ilgilenelim ve varlığımızı hissettirelim. Ciğerparelerimizi şu zamanın zehirli rüzgârına bırakmayalım. (Alıntı : SEMERKAND)
Yorumlar kapalı.