ALDANMA VE ALDATMA!
Her insan hayatında en az bir kez aldanan bir kez de aldatan tarafta bulur kendisini. İşte, aşkta, arkadaşlıkta, kardeşlikte, komşulukta, alışverişte, evlilikte.. Bu yazı evliliklerdeki aldanma ve aldatma haline ufak bir dokunuş sadece. Kaleme alamadıklarımı siz zihninizden hayattan gözlemledikleriniz ve yaşadıklarınız miktarınca tamamlayacaksınızdır eminim.
Beşeri ilişkilerimizi doğru bir inanç sistemi ile donatma anlayışından uzak tutarak Avrupa endeksli modernize etmeye doyamadığımız zamanımızda, aldanmalar ve aldatmalar oldukça kolaylaşmış durumda. Kadın da erkek de çalışma hayatı başta olmak üzere hemen tüm sosyal yaşantı içerisinde ölçülü, ölçüsüz yan yanalar. Gemi rotasında gitmekteyken bir buzdağı gelip gemiye çarpabilir. Ne kadar iyi bir kaptan olursanız olun. Yani normal seyrinde devam eden evliliklerin de beklenmedik bir gönül kayması sebebiyle yıkılması an meselesi. Kimse kendisine çok güvenmesin.
Aldanma ve aldatma derece derecedir. Düşünce aşamasındadır, ya da fiiliyata geçmiş olabilir. Karşılığı da ona göre derece derece olacaktır.Aldatılan eş durumunda olmak aldatan eş durumunda olmaktan daha kolaydır. Aldatanın vicdanı, inancı varsa tabii ki. Gündelik hayatın deforme olmuş ilişkileri içerisinde yine kendisini istemsiz gelişen bir ilişki durumunda bulan inançlı, vicdanlı bir insanın durumu vicdani değerleri yalama yapmış birinin durumuna benzemeyecektir haliyle.
Kadın olsun erkek olsun evlilik müessesesi içerisinde evliliğin bazı aşama ve gelişmelerinde böyle bir duruma düşebileceklerini en baştan düşünerek birlikteliklerine gereken özeni göstermeliler. Gösterilen bütün özen ve dikkate rağmen gelişen en ufak bir sapmanın bütün sorumluluğunu kendi içlerinde yaşayarak bitirip bitirmemeleri tamamen kişisel bir tercih meselesidir. Çocuksuz evlilikler ayrılık kararına kolaylıkla götürüyor çiftleri genellikle.
Din alimlerimizden birinin söylediği sözler belki de tam burada hatırlanmalıdır; Ki onlar beşeri münasebetleri İslami öğretiler çerçevesinde bize en hakikate uygun biçimde şerh etmiş rehberlerdir. “Eşinde bir kusur görüyorsan kendine bak” anlamında bir sözdü hatırladığım kadarı ile. “Eşler birbirlerinin örtüsüdür” hadisi şerifinden de hareketle birbirini örtemeyen eşler(maddi ve manevi anlamda) aralarındaki problemlerden yine kendileri sorumludurlar. Birbirlerini suçlamak yerine birbirlerini anlamaya başladıkları noktada evlilikler rayına oturmuş demektir.. Birbirlerini anlamaları ise aynı şeyi yaşayarak aynı sonuca varmalarıyla mümkündür. Ama bunu dillendirmeleri işi yokuşa sürecektir. “Bilenler söylemez, söyleyenler bilmez” bir durum vardır ortada.
Bir gün nasılsa biteceğini birbirleriyle önceden tecrübe ettikleri Aşk’ ın değil bütün yanlış insani hallerin tehdidine rağmen sevgi’ nin peşinden gitmek en doğru olandır. Ayrıca dikkatsiz bir anda düşülen bu durumun “İhanet” olarak adlandırılmasının da doğru olmadığını düşünüyorum. Belki uçurumun kenarıdır bulunulan yer. Ve bazen bilmediğimiz asfalt yolların sonu uçurumla bitebilir. Zamanında frene basma ihtimalimiz daima vardır.
Bu mevzu en güzel ve en ayrıntılı bir şekilde Yusuf ile Züleyha üzerinden ele alınmıştır dinimizde. Bazen Yusuf’ un yerinde bazen Züleyha’ nın yerinde oluyoruz yaşarken. Öyle ise bu konular hissiyatımıza göre değil hakikatimize uygun olarak ele alınmalıdır. Yuvamız mutlu, geleceğimiz umutlu olsun temennisiyle.
Yorumlar kapalı.