FARKINDA MIYIZ?
Sevk ve idare sorumluluğu, doğru tespitler yapmayı, doğru çözümler üretmeyi, doğru kararlar almayı gerektirir. Fakat insan her zaman her şeyin doğrusunu bilemeyebilir. Beşerdir şaşar, yanılır, hata eder. Kişi ne kadar iyi niyetli, ne kadar zeki ve becerikli olursa olsun, her meselede isabetli karar vermesi mümkün değildir.
Böyle bir ihtimalle zarara uğramamızı, temsil ettiğimiz kişi veya kurumları yanlış sevk ve idare etmemizi, yanlışa düşmemizi, emek ve imkanlarımızın heba olmasını istemeyen Cenab-ı Hak, bizi “istişare”ye davet eder.
Efendimiz s.a.v., “Hepiniz çobansınız ve sürünüzden sorumlusunuz.” buyurur. Bu bir benzetmedir. Kim olursa olsun, herkesin mutlaka bir sevk ve idare sorumluluğu taşıdığına işaret eder. Nitekim hadis-i şerifin devamında, imam veya emir ümmetin, erkek aile halkının, kadın evinin ve çocuklarının, hizmetçi efendisinin malının çobanı olarak örneklenir. Türkçeye “çoban” diye aktarılan metindeki “râî” kelimesi, “bir topluluğu en güzel şekilde yöneten, yönetimi altında olanları koruyup gözeten, her bakımdan güvenilen ve bu sebeple de kendisine riayet edilen, uyulan kimse” demektir.
Evet, hepimizin doğru yönetmekle mükellef olduğu bir meşguliyet sahası vardır mutlaka. Tek başımıza olduğumuzu, kendimizden başka kimsenin sorumluluğunu taşımadığımızı iddia etsek bile vardır. En azından vücut azalarımızın, duygularımızın, kabiliyet veya imkanlarımızın doğru yönde kullanılmasından sorumluyuz.
Sorumluluğumuzu anlayabilmek, kavrayabilmek için de farkında olmalıyız. Neyin farkında olacağız? Üstlendiğimiz işin öneminin farkında olacağız. Bir yerlere seçilmiş olmak için değil, birileri seçil, seni de yazdık dedikleri için değil, sadece ve sadece işin, verilen görev ve sorumluluğun vebalinin farkında olmalıyız.
Mesela, teşbihte hata olmasın, Ziraat Odası için, filanca mahalleden veya köyden odaya delege seçildiniz. Ama sizin o oda ile yakından uzaktan ilginiz alakanız yok. Hasbel kader odaya başkalarının işlerini takip etmek üzere üye olmuşsunuz. Delege seçimleri gelmiş, seçmen listeleri çıkmış, sizinde adınız mecburen o listede var. Birileri gelmiş size aynen “Seni delege yazacağız, seçime gireceksin, delege olacaksın. Ama bir şartımız var : Seçimde “ben”i destekleyeceksin.Seni meclise de yazacağız, yönetime de yazacağız.” Demiş ve siz de delege olmuşsunuz. Söyler misiniz Allah aşkına siz çiftçiyi, üreticiyi ne kadar tanırsınız? Derdini kederini ne kadar bilirsiniz? Bırakın çiftçini, üreticinin derdi ile dertlenmeyi; daha dün falanca ahırdaki yerli kara sığıra Simental diyen siz değil misiniz? Yaptığınız işin, yüklendiğiniz sorumluluğun vebalinin farkına varın lütfen. Yoksa Tosya daha çok iki geri, bir ileri gider. Ve bizler “ben” leri seçeceğiz diye didinir dururuz. Devam edecek…..
Yorumlar kapalı.