|
|
DİN ADINA KONUŞMAK-4-
Üçüncü grup, münafık ve kâfirlerin arasından çıkar. İnananları biribirine düşürmek ve dini bozmak gibi art niyetlerle dinî ilimler sahasında araştırmalar yaparlar. Yapmış oldukları bu araştırmalar sonucunda -inanmadıkları din hakkında- ilk bakışta akla uygun gelebilecek fakat hakikatte yanlış olan bazı hükümler verirler. Vermiş oldukları bu yanlış hükümleri de imkanları yettiğince bütün vasıtaları kullanarak her tarafa yaymaya çalışırlar.
Dördüncü grup, dinî ilimler sahasında bir miktar öğrenim görmüş kimseler arasından çıkar. İyi bilmedikleri halde bildiklerini sanırlar, bildikleri konularda da, bilmedikleri konularda da hüküm verirler. Allah adına hüküm vermenin ne denli ağır ve sorumluluk gerektiren bir iş olduğunu düşünmezler. Dinin vahiy kaynaklı olduğunu bildikleri halde akıllarını ve anlayışlarını vahyin yerine koyarlar. Sınırlı ve gerçekten yetersiz olan bilgilerine ve akıllarına çok güvenirler. Genellikle gururlu ve kibirlidirler. Alçak gönüllü değildirler ve ibadet yapma gayretinden uzaktırlar. Gönül yönünden çok zayıftırlar.
Müslüman olmayan bazı araştırmacıların, din adına konuşma hususunda gerekli hassasiyeti göstermemelerinin belki bir izahı yapılabilir. Fakat ‘inanıyorum’ diyen, ‘müslümanım’ diyen insanların bu hassasiyeti göstermemesinin acaba ne gibi sebepleri olabilir?
Niçin konuşurlar?
* İnandığı halde imanın hakikatini anlamamak. Başka bir ifadeyle yüzeysel bir şekilde inanırlar. Her insan inanmaya ve dine hava-su kadar ihtiyaç duyar. Evet, her insan doğru-yanlış, tam-eksik mutlaka birşeylere inanır. Müslüman olan bir kimse de Allah’a, peygamberlerine, meleklerine, kitaplarına, kaza ve kadere, âhirete iman eder. Çevresinde bu imanıyla tanınır. Eğer bu insan, inandığı şeyler hakkında Allah’ın ve peygamberinin öğretmiş olduklarını bilmiyorsa, bir de bilmediklerini ehil kimselerden öğrenme yoluna gitmiyorsa imanında yanlışa düşer. Bu yanlış, içinde yer eder ve sorulduğunda o yanlış anlayış ile cevap verir. Bunun bir ileri merhalesinde yanlışına deliller bulmaya çalışır. Böylece din adına konuşur ve din adına büyük bir cinayet işlemiş olur.
* Aklı, dinin kaynağı kabul etmek. Bu durum toplumumuzda neredeyse genel bir anlayış haline getirilmeye çalışılan bir hastalıktır. Akla, taşıyamayacağı bir yük vurulmaktadır. Asli vazifesi bir tarafa bırakılmaktadır. “İslâm dini, akıl dinidir.” şeklinde bir ifade kullanılıyor ve bu ifadeden “dinin kaynağı, akıldır” gibi çok yanlış bir sonuç çıkartılıyor. Halbuki dinin kaynağı akıl değil, Allah’ın vahyidir.
Yorumlar kapalı.