MAZLUMUN AHI, ZALİMİN ZULMÜ -2-
Zulüm; Arapça bir kelime. Orijinal manası “bir şeyi asıl yerinin dışına koymak, asıl yerinden ayırmak.” Meşhur alimlerimizden Seyyid Şerif Cürcânî rh.a zulmü şöyle tarif ediyor: “Zulüm bir şeyi asıl yerinin dışına koymak. Dinin hükümlerine göre ise, hak yoldan ayrılıp bâtıl olana geçmek. Bu da zulümdür. Bir başkasının malını izinsiz kullanmak, dinin emir ve yasak sınırlarını aşmak da zulüm.”
İslâmî literatürde emir ve yasak sınırlarına uymayan her söz, her iş bir zulüm. Eziyet etmek, işkence ve baskı kullanmak zulüm olduğu gibi, birinin hakkını çiğneyip adaletten sapmak, bir şeyi eksik veya fazla yaparak işin hakkını vermemek de zulümdür. Hatta kişinin “Allah’ın hakları” diye tabir edilen kişisel ibadetlerini ihmal etmesi de bir zulüm. Ama başkasına değil, kendine zulüm. Çünkü ebedi hayatını mahvediyor.
İman güven manasınadır. Müslüman kimse ilk başta güvenilir olan, kimseye zarar vermeyendir. Nitekim Allah Rasulü s.a.v. buyurmuştur: “Müslüman, elinden ve dilinden müslümanların güvende olduğu kimsedir.” (Buharî, Müslim)
Müslüman ne kendine ne başkasına, ne insana ne hayvana zulmetmeme hassasiyeti taşır. Her hareketinde zulüm ihtimalini daima akılda tutar. Zulme ve zalime karşı da susmaz, zulmü reddeder ve elinden geldiğince engeller.
Müslümanın davranışlarını belirleyen sınır adalet çerçevesinde belirlenmiştir. Adalet de ilk akla geldiği üzere suçluların yakalanmasından, hak ettiği cezayı bulmasından ibaret değildir.
Zulüm nasıl Cenab-ı Hakk’ın koyduğu sınırları aşmaksa, adalet de tek başına ve toplum içinde bu sınırlar içinde bulunmaktır. Yani dinen sakınılması gerekenden sakınmak… Mesela kimsenin hakkını yememek, hiçbir şeyi israf etmemek, ibadetlerini tam yapmak, vs…
Emir ve yasaklar çerçevesinde hareket etmek, yani Efendimiz’in ifadesiyle Allah’ın sınırlarını gözetmek, zannedildiği gibi hayatı daraltan, kısıtlayan bir durum değildir. Helal sınırı dahilinde son derece geniş bir hareket alanı vardır.
Yasaklar ise hem bu dünya, hem ahiret için can simidi gibidir. Her şeyden önce kısıtlamaları olmayan bir hayatın nasıl tatminsizliğe ve ruhî boşluğa sebep olduğunu hekimler dile getiriyor. Yani haram tarafına geçmek kişinin hem kendine hem de başkalarına zulmetmesidir. Allah Tealâ yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur:
“Topunuz Allah’ın ipine sımsıkı tutunun, birbirinizden ayrılmayın ve Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Sizler birbirinize düşmanlar iken o sizin kalbleriniz arasında ülfet oluşturup sizi yaklaştırdı da nimeti sayesinde uyanıp kardeş oldunuz.Hem sizler ateşten bir çukurun tam kenarında bulunuyordunuz da o tuttu, sizi ondan kurtardı. Şimdi size ayetlerini böyle beyan ediyor ki Allah’a doğru gidebilesiniz.” (Âl-i İmrân, 103)
Yorumlar kapalı.