ÜÇ NOKTA -1-
Neye dair yazıldığı belli olmayan yazılar vardır kalemlerin hayatında. Bazen bir çizgi anlamsızlığı, bazen bir karalama umudu, bazen bir kelime yalnızlığı ifade eder.Kimi zaman sayfalar dolusu yazılar anlatamaz bir gram iç burukluğunu da, küçücük bir söz gelip konuverir bağrına en çetrefilli hislerin…
Kıyım kıyım kıyılır da yürekler, bir damla yaşı çok görür gözler…Kalemdir illa vefa kokan; kağıt, sayfa, satır, cümle…Belki sadece bir noktalama işareti…
Kalemin ucuyla dokunuveririz kağıda. Hafif, silik de olsa; koyu, derin de olsa noktadır konan… Nokta…Neleri bitirip de nokta koyduk hayatımız adına? Ve sadık kalabildik mi noktanın bitiş işaretine?…
Her noktanın aslında yepyeni bir başlangıca, hem de büyük harfle gebe olabileceğini düşündük mü hiç? Adım adım ilerleyen insancık ömrümüzün mazide kalan günahlarını noktayla sonlandırabildik mi acaba?
Her yeni günün önceki günden kalan noktayla başladığını, kararan havanın, batan güneşin nokta olduğunu, noktanın akabinde büyük harf niyetiyle çıkagelen bir hilal ve kucağındaki yıldızları temaşa edebilmenin sınırsız doyumsuzluğunu hissedebildik mi?…
Şimdi derin nefes alarak, ışıldatarak gözbebeklerimizi, Rabbimizin evrenin her bir hareketinde adeta bir noktalama işaretiyle bize kendini tanıtmasını, okunacak en güzel hitap olarak koymalıyız önümüze…Okuması en hisli, anlamı, en derin olan çift kapaklı bir kitap…
Nefsimize dur diyebildiğimiz her yerde işte böyle anlamlı bir nokta…Güneşin noktalayıp karanlığın başladığı bir gecede Rabbin huzurunda olmanın verdiği huşu ile virgül virgül inen gözyaşlarıyla “Tövbe ya Rabbi, bir daha yapmayacağım, çok pişmanım yaptığım günahlardan” deyip, sonuna nokta koyduğumuz günahlar, hatalar…
Noktaya sadık kalmanın önemi “harama yaklaşmayın !” cümlesindeki ünlem gibi gelir önümüze…Heva ve heveslerin kıskacında sadece O’na dönük iki parantez gibi açtığımız avuçlarımız arasından ne noktalar,ne virgüller,ne ünlemler iner dergah-ı ilahiye… Sonuna noktayı hiçbir zaman koyamayacağımız ve hatta hep üç nokta ile bitireceğimiz dualar yer alır bu en gizli parantezin içinde…
Ve birleşip de yüze sürülünce iki parantez olmuş eller, tebessümün noktalı virgülü olur yanakları ıslatan damlalar… Çünkü yanaktan doğru süzülerek gelen iki damla gamze gözyaşının ve bağlacıdır ıslak kirpikler gönül aynasının…
Rabbimize vefayla aramıza giren hataların sonundaki virgüller kalkmalı artık. Bir yerde kesme işaretini koyup iki noktayla yepyeni şeyler söylemenin vaktidir.
Hayatımızın manevi bayramlarla neş vü neva bulmasına iki nokta…Sabırla harmanlanmış gayretleri uluhiyet dergahına salmaya iki nokta…Yeni güneşlere, mübarek gecelere, vuslat arzusuyla kavrulmaya iki nokta…
En büyük harflerimiz, uğrunda sevdalısı olduklarımıza olsun…Soru işaretlerimizin kemirgen yanını kesip atalım. Soru işaretlerini nefsimize sorduğumuz hesapların sonuna koyalım…
Üç noktalı dualarımız, üç noktalı ibadetlerimiz, üç noktalı koşturmalarımız olsun…Allah için verelim; üç nokta… Allah için sevelim;üç nokta … Her işimize Allah için dedikten sonra bir üç nokta daha koyalım sırt sırta, uhuvvet duruşlu… Ve kaldırıp tane tane rahmet yağan göğe elimizi, parantezlerin en büyüğünü açalım ve içini güllerle dolduralım….
Yorumlar kapalı.